Müzenin büyüleyici atmosferi ve koleksiyonundaki binlerce objenin çeşitliliğine kapsamlı bir bakış sunan “Rahmi M. Koç Müzeleri – İstanbul” isimli kitap, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’tan çıktı. Müzenin kurucusu Rahmi M. Koç ile yapılan bir röportajın da yer aldığı kitap üç bölümden oluşuyor.
Dünya endüstriyel mirasına ilişkin bilgi ve görsellerle zenginleşen kitap, kıymetli isimlerin kaleme aldığı yazılar ile tarihsel bir kaynak niteliği de taşıyor. Türkiye’nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihindeki gelişmeleri yansıtan ilk ve tek sanayi müzesi Rahmi M. Koç Müzesi, külliyatını yeni bir kitapla genişletti. “Rahmi M. Koç Müzeleri - İstanbul” isimli üçüncü kitapta, İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi’nin ana koleksiyonunun çeşitliliği ve niteliği hakkında bilgilerin yanı sıra ikinci kitaptan bu yana koleksiyona eklenen objelere yer veriliyor. Müzenin büyüleyici atmosferini yansıtan fotoğraflar, Ali Konyalı ve Tarkan Kutlu imzası taşıyor. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’tan çıkan kitabın, tasarımını Nahide Zarifoğlu, editörlüğünü ise Begüm Kovulmaz üstlendi.
Rahmi M. Koç ile söyleşi
Önsöz’ün ardından okuru karşılayan ilk yazı, müzenin kurucusu Rahmi M. Koç ile yapılan röportajı içeriyor. Koç, çocuklukta başlayan koleksiyon merakını, Haliç’in değişen ve gelişen yüzünü, Rahmi M. Koç Müzeleri’ni bugünlere nasıl taşıdığını ve Türkiye’de müzeciliğe dair görüşlerini paylaşıyor. Koç, her yaştan ziyaretçiye hitap eden müzeyle ilgili şunları söylüyor: “Siz hiç müzeden ayrılmamak için ağlayan çocuklar gördünüz mü? Bizde sıkça oluyor. Özünde bir sanayi müzesi olan burasını çocuğa da sevdirdiysek, galiba pek güzel bir iş başarmış oluyoruz. Benim koleksiyon merakımla başlayan ve bir ömür verdiğim çabalarım, şimdi şehrin önemli müzelerinden birisi haline geldi. Bunu görmekten hakikaten mutluyum.”
27 bin metrekare alana yayılan Rahmi M. Koç Müzesi, üç ana bölümden oluşuyor: Lengerhane Mustafa V. Koç Binası, Hasköy Tersanesi ve Açık Hava Sergileme Alanı. Kitap ikinci sınıf tarih eser kapsamındaki Lengerhane Mustafa V. Koç Binası ile başlıyor. Binanın kısa tarihçesinin ardından bu bölümde sergilenen buharlı makinelerden raylı ulaşım modellerine, bilimsel aletlerden mekanik oyuncaklara kadar pek çok obje hakkında detaylı bilgi sunuluyor. Ayrıca Prof. Dr. Cyril Mango’nun “Bizans Döneminde Haliç”, Ara Güler’in “Benim Leica’m”, Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un “Minyatürlerde Haliç Bahçeleri” ve Dr. J. Patrick Greene’in “Kültür Mirası Mekanları Olarak Müzeler” başlıklı yazıları okuru hem bilgilendirici hem de keyif veren bir okuma deneyimine ortak ediyor.
İkinci bölümde, Atatürk Bölümü’nden klasik otomobillere, denizcilik objelerinden vagonlara, minyatür objelere, buharlı ve dizel motorlara uzanan geniş bir sergilemenin bulunduğu Hasköy Tersanesi yer alıyor. Yine bu bölümde, tersanenin tarihçesi ve sergilenen objeler hakkındaki bilgilerin yanı sıra Prof. Dr. Norman Stone’un “İlerlemenin Çarkı?”, Patricia E. Mooradian’ın “Teknolojik Yenileşim Kültürüne Doğru” ve Prof. Önder Küçükerman’ın kaleme aldığı “Rahmi M. Koç Müzesi’nde Anadolu Arabalarından Türk Otomotiv Sanayiine Geçişin Öyküsü” başlıklı yazılarını okumak mümkün.
Üçüncü ve son bölümde ise Açık Hava’da sergilenen Fenerbahçe Vapuru, Turgut Alp Vinci, B-24 Liberator, raylı ulaşıma dair vagonlardan oluşan büyük objelere yer veriliyor. Dr. Murat Koraltürk’ün “Haliç Vapurları Şirketi”, Yalvaç Ural’ın halihazırda Fenerbahçe Vapuru’nda sergilenen oyuncak koleksiyonuna dair yazısı ile William Clay Ford’un “Geçmişe Yönelik Bir Bakış” başlıklı yazısı ise bu bölümde okuyucuya sunuluyor.
Sofuoğlu: Serinin ilk cildinde İstanbul Müzemizden bir seçki hazırladık
Rahmi M. Koç Müzesi Genel Müdürü Mine Sofuoğlu, 30’uncu yılına yaklaşan Rahmi M. Koç Müzeleri’nin her yaştan kültür sanat tutkunu tarafından gördüğü ilginin kendilerini memnun ettiğini söyledi. Sofuoğlu, “İlkin 1994 yılında İstanbul’da kapısını ziyaretçilerine açan Rahmi M. Koç Müzesi, üç ayrı ilde birer müze ve bir de kitaplığı bünyesine katarak, her yıl 1 milyonu aşkın ziyaretçi ağırlayan önemli bir kültür kurumu haline gelmiştir. Müzelerimizi ve koleksiyonumuzu tanıtmayı amaçlayan üçüncü kitabımızı hazırlarken her geçen yıl zenginleşen koleksiyonumuz ve genişleyen müzelerimiz sebebiyle tek bir cilde sığamadığımızı fark ettik. Böylelikle serimizin ilk cildini teşkil edecek bu kitabımızda yalnızca İstanbul müzemizden bir seçki hazırladık. Koleksiyonumuzdan ancak başlıca örneklere yer verebildiğimiz kitabımızda sunulandan daha fazlasını görmek veya müzemizi yeniden deneyimlemek isteyenleri her zaman ziyarete bekleriz” dedi.