Ancak Türk ya da Yunanlı olsun herkesin kalemi objektif olmaz, olamaz. Söz konusu iki ülkenin son yüz yılını incelemek istediğimizde karşımıza çıkan kitaplar ve araştırmalar, bu çerçevede bizi yanlış yollara kanalize edebilir.
Daha doğru ve detaylı araştırmak için kesinlikle her iki ülkenin arşivlerine inmelisiniz. Bu konuda oldukça dikkatli ve kapalı olan Yunan arşivlerine girme başarısını gösteren sevgili hocamız Esra Özsüer’in hazırladığı bu kitap, kesinlikle her evin, her ilgilininin kütüphanesinde olması gereken bir hazinedir. İki ülkeden önemli araştırmacılar ve tarihçilerin görüşleri doğrultusunda sayfalara dökülen bilgiler, bir çok konuya açıklık getirecek düzeydedir.
MURAT İLEM
Bu gibi akademik çalışmaların her zaman yararlı olduğuna inanan bir gazeteciyim. Esra Özsüer’in öncülüğü ile iki ülkenin görüş ve anlaşmazlıklarının detaylarına inen akademisyenlerin önemli bir çalışma sonucunda birlikte yer aldığı bu kitap elbette, yeni kuşak araştırmacıların yol haritalarından birini oluşturacaktır. Türk/Yunan ilişkilerine kafa yoran akademisyenlerin karşı tarafın görüşlerine saygı çerçevesinde ve duydukları endişelerini giderecek önerilerde de bulunmaları gerektiğine inanıyorum. Dahası, aynı Luciano Pavarotti’nin ünlü opera eserlerini “halka sevdirmek ve anlatmak” amacıyla “yok satan” aranjmanları gibi, akademisyenlerin de yaptıkları bu çalışma sonuçlarını ve önerilerini yalnız akademisyenlerin değil; halkın da anlayabileceği bir dille kaleme almalarının ve daha yaygın bir biçimde yayımlamalarının da yararlı olacağını düşünüyorum.
STELYO BERBERAKİS
Karmaşık olayları gerçeğe en yakın teşhis edebilmenin tek yolu, çok yönlü bakabilmektir. Yunan arşivlerindeki araştırmalarıyla tanıdığımız genç tarihçi Esra Özsüer, bu kitabında, Türk Yunan ilişkilerinin en gergin, en çatışmalı ilk yüzyılına böyle bakmamızı sağlıyor. En azından ‘karşımızdakini’ anlamanın yolunu açıyor. Konunun uzmanı Türk ve Yunan tarihçilerinin görüşlerini bir araya getiren bu değerli eserin herkes için ufuk açıcı olacağına inanıyorum.
TAHA AKYOL