Merhaba Samet Bey, çoğu okurumuz sizi O’nun Bebeği kitabınızdan tanıyor ama yine de okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. Denizli’de yaşıyorum. Evliyim bir kızım ve bir oğlum var. Eğitimini aldığım tekstil sektöründe gömleklik kumaşlar üzerine üretim yapan bir firmada ürün tasarım ve geliştirme sorumlusu olarak çalışıyorum. Kitaplar hayatımın olmazsa olmaz parçalarından birisi. Kitaplığımda beklemeleri, çantamda taşımam bile benim kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Yazmak benim için bir terapi gibi. Mümkün olan her düşüncemi not almaya ve onları değerlendirmeye çalışıyorum. Bunun yanı sıra günlük hayatımda edebiyat, sinema ve müzik dünyasını takip etmeyi, film-dizi izlemeyi, şarkı dinlemeyi, yeni yerler keşfetmeyi, gezmeyi çok seviyorum.
Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? Yazar olma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Babamın işi dolayısıyla ve kendi ilgimin çok olması sebebiyle çocukluğum kütüphane salonlarında geçti. Bizim çocukluğumuzda internet yaygın olmadığı için merak ettiğim her konuyu ansiklopedilerden araştırır, öğrenirdim. Günlük gazeteleri hiç aksatmadan her akşam okurdum. Hikayeler, romanlar derken okumak bir süre sonra anlatmak olarak da yer edinmeye başladı benliğimde. Okuduğum romanlarda yazarların zekasına ve yarattıkları dünyalara hayran kalırken ben olsam nasıl anlatırdım düşünceleri küçük tohumlar serpiştirdi zamanla içime. Sonrasında şiirler, kısa öyküler derken gerçek bir roman yazmaya karar verdiğimde O’nun Bebeği oluştu zihnimde ve okuyucular ile ilk buluşmamız gerçekleşti böylece. Bu yolculukta bana en çok kendi inancım yardımcı oldu, hayallerim yol gösterdi.
Son kitabınız Benim Aşktan Anladığım kitabınızda yıllar sonra farklı konumlarda ve şartlarda karşılaşan aşıkları çarpıcı bir sonuçla okuyucuya başarıyla aktarmışsınız. Okuyucuya aktardığınız bu hikâye yaşanmış gerçek bir olay mı?
Teşekkür ederim. Yaşanmış gerçek bir gönül ilişkisini kurgulayarak, gerçek kahramanlarını açık etmeden yazdığım duygu yüklü bir hikâye oldu “Benim Aşktan Anladığım.” Pandemi döneminde duyduğum bir ayrılık hikayesi beni çok üzdü ve kitabın çıkış noktasını ateşleyen unsur oldu. Üç günlük dünyada gerçek sevgiyi bulmanın ne kadar güçlü bir şans gerektirdiğini bilmeden, sıradan bir şeymiş gibi başlayıp bitirebilen modern dünyanın cömert insanları arasında sevgisine sıkı sıkıya sarılmış kişilerin de olabileceğini üzülerek yazıp, anlatmaya çalıştım okuyuculara.
Ticari olarak bu gerekli belki de ama “aşk” için zaman kavramının olduğunu düşünmüyorum.
Türkiye’de aşk romanlarına eskiye nazaran ilginin azaldığını görüyorum. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Gündeme göre dünyada ve ülkemizde bazı guruplar tarafından dizi-film veya kitap sektörü rağbet gören veya rağbet gösterilmesi istenen konular üzerine yönlendiriliyor. Ticari olarak bu gerekli belki de ama “aşk” için zaman kavramının olduğunu düşünmüyorum. Sevgiler de nefretler de sonsuza kadar sürebilen en temel insani duygulardır. Herkesin en az bir kere hayatında deneyimlediği ve unutamadığı bir yaşanmışlığı illa ki kalıyor aklında, yüreğinde. Kim diyebilir ki ben hiç âşık olmadım!
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
İsveçli yazar Stieg Larsson’ın Milenyum serisine hayranım. Keşke hayatta olsa ve seriyi kendisi genişletebilseydi. Dan Brown’un tüm kitaplarını severek okudum. Araştırma gerektiren onlarca bilgiyi toparlayıp, konu, yer, zaman olarak harmanladığı eserlerini okurken olayın içinde yer aldığımı hissettiriyor olması beni her zaman etkilemeyi başarmıştır. Sadece son kitaplarında aynı karaktere farklı hikayeler yazıyor olması beni bir okuyucu olarak mutlu etmiyor. O’nun Bebeği’ni yazarken Dan Brown’un anlatım tekniğinden esinlenmiş olabilirim. Okurken keyif aldığım bir anlatım biçimini kullanıyor Benim Aşktan Anladığım kitabımı ise tamamen “anlatım anına” uygun bir biçimde oluşturdum.
Şimdiye kadar yayımlanmış kitaplarınızdan okur ve eleştirmenlerden aldığınız dönüşlerden bahseder misiniz?
İlk kitabım O’nun Bebeği konu ve anlatım tekniğiyle farklı bulunup okuyanlar tarafından beğeni ile karşılandı. Ülkemizde taşıyıcı anneliğin yasak olması ve kitapta bu olayın mecburiyetten gizli bir şekilde gerçekleştirilmesini anlatmıştım. Gerek kurgusu gerek konusu gerek okuyucuda oluşturduğu merak ve gerilimin etkisiyle gerçekten “Sıra dışı bir taşıyıcı annelik hikayesi” oldu, pozitif bir izi kaldı kitapseverlerde.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Yeni kitabımın yorgunluğunu attıktan sonra daha önce yazmaya başladığım dram/fantastik bir kurguma devam etmek istiyorum. Çok farklı ve şaşırtıcı bir kitap olacak tamamlandığında. O’nun Bebeği’nin devamını isteyen inanılmaz bir kitle var. Oğuzhan bebek ve Aylin’e daha sonra ne oldu, neler yaşadılar diye beni sorgularken bende yeni fikirler oluşmasını sağladılar okuyanlar. Dolayısıyla devam kitabını yazmaya başladığımı buradan bildirmek isterim.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Pandemi ve sonrasında yaşanan olumsuzluklar nedeniyle çoğu insan kendi yaşamının derdine düştü. Hepimiz hayatlarımız için kaygılanır olduk dolayısıyla yaşamımız için gerekli olan çalışmalarımızı keyfi amaçlarımızın önünde tutar olduk. Fakat içimizde beslenmesi gereken benliği hor görmek hiç de sağlıklı değildi. Hayat bir şekilde devam ediyor ve bunu kendimizi iyi hissederek yaşamak için elimizden gelen çabayı göstermeliyiz. Şartlar daha iyi olsun derken beş yıllık bir ara oluştu iki kitabımın arasında. Bundan sonraki çalışmalarımın arasını daha kısa tutmak için elimden geleni yapacağım. Siz de hayalleriniz için kendinizi beklemeye almayın, yola çıkın. Son olarak beni takip eden, kitaplarıma bir emanet gibi sahip çıkan tüm okuyucularıma çok teşekkür ediyorum. Eserler kıymetli ellere düşünce daha değerli oluyor. Yeni hikâyelerle tekrar görüşmek üzere, takipte kalın.
No comments
New comments are not allowed.