Bazen insan ne diyecek ne konuşacak ne söyleyecek bilemez ya, öyle zamanların birindeydim işte. Konuşmak ve yazmak istediğim çok şey var ama kelimeler sanki kayboldular. Aslında mevsime aykırı bir durum bu; mevsim en güzel haliyle etraftayken, insanlar cıvıl cıvıl, sevgililer el ele… Harflerin kuş sesleri gibi akması gereken demde sanki karlar örtülüydü üzerimde.
Şu an bile yazarken kırk defa düşünüyorum. Yüzümde çaresiz bir tebessüm, gönlümde yeni başlangıçların yükselmeye başlayan isyanı. Bu öze dönüş değil olsa bilirdim. Olsa olsa kimliğini hiç bilmediğim birine doğru açtığım yeni yelken. Eskimiş elbiseleri, yükleri, gönül yaralarını kenara atmayıp onları yok edip mazide bırakıp hiç olmamışlar gibi yürümeye başlamaktan bahsediyorum.
Peki, bu nasıl olacak?
Herkes kişisel gelişim kitapları okuyor; yogalar, uzman videoları ve psikologlar çok çeşitli yollar deneniyor. İnsanlar kesinlikle haklı. Siyasal ve toplumsal olarak geçilen zamanı gözden geçirince hak vermemek elde değil. Ancak tek bir yerde hataları var. Kendi hayatlarını kendi psikolojilerinde sadece kendileri yaşayıp anlayabilir. Hiçbir kitap, video, psikolog sizi tam anlamıyla anlayıp yön veremez. Bunların içinde en keskin olması gereken psikolog dahi sizi, sizin gösterdiğiniz kadar tanır ve yol gösterir. Ruhunuza asla inemez. O oda siz ve iradenizin baş başa kaldığı yer. Kim ne derse desin sabır ve inançla belki sürünerek, belki bir süre durduğunuzu zannederek ilerlemek ellerinizde değil, kalbiniz ve o dikenleri temizleyecek tırnaklarınızda gizli. Lütfen bazen geriye doğru bakın, belki temizlenen yerlerde çiçekler açmıştır ve kokuları, devam etmeniz konusunda ruhunuzu güçlendirir. Unutmayın yolda durup pes de etseniz ya da mücadele de etseniz zaman akmaya devam edecek. Ve bu ay Barış Manço ile veda edebiliriz.
“Dostlar merhaba, Yeni bir gün doğdu merhaba.”