Merhaba Şule Gizem Hanım, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar, kendimden biraz bahsetmem gerekirse, Hatay Antakya'da dünyaya geldim. Doğumumdan 15 gün sonra İstanbul da ikamet etmeye başladım ve beş yaşıma kadar ilk çocukluğum İstanbul'da geçti. Ailemin kararları neticesinde beş yaşımdan sonra Kocaeli Karamürsel ilçesine bağlı Ereğli mahallesine taşındık. Çocukluk dönemlerim Ereğli mahallesinde geçti. Okul çocuğu olmaktan ziyade daha çok oyun çocuğuydum. Bu karakterimle keyifli ve eğlenceli geçen bir çocukluk dönemi geçirdim. Liseyi Kocaeli Karamürsel Anadolu İmam Hatip Lisesinde bitirdim. Küçük yaşlarda tam bir oyun çocuğuyken lise dönemlerimde kendimi fazlasıyla derslerime verdim. Liseden mezun olduktan sonra ilk beş yıl aile şirketimizin yönetiminde çalışarak erkenden hayata atıldım ve 2022 yılında tekrar okumaya karar verip yüksek öğretim sınavlarına girerek Kocaeli Sağlık ve Teknoloji üniversitesi Çocuk Gelişim Bölümünü kazandım. Tercihen ikinci öğretimi kazarak gündüzleri aile şirketimde çalışarak geçirirken akşamları okula giderek derslerime çalışmaya devam ediyorum. 1. Sınıfı başarı ile bitirirken hayatıma kaldığım yerden devam etmekteyim.
Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Yazarlık benim için çok şey ifade ediyor diyebilirim. Aslında bu yeteneğimi keşfetme hikayemden biraz bahsetmek isterim. 17 yaşıma kadar gerçek anlamda kitap okumayı sevmeyen, okuduğunu anlamayan ve hatta abartısız söylemem gerekirse ilkokuldan lise 3. sınıfa kadar kesinlikle elime kitap alıp da okuma hevesim yoktu. Lise 3. sınıfta sınıf arkadaşlarımın kendi aralarında anlattıkları ve sohbetlerinin arasına karışan o muazzam konuların kaynağına ben de dahil olduğumda anlamıştım ki kitapların aslında bir dili vardı ve insanlara bir şeyler katıyordu. Bir, iki derken arkadaşlarımın anlattıkları kitapların sohbeti beni fazlasıyla içine çekmişti. Hiç unutmuyorum 11. sınıfın ikinci döneminde artık dinlediğim hikayeler bana yetmediği için merakla aldığım kitapları büyük bir heyecanla okumaya başlamıştım. Gerçekten hevesle okuduğum ilk kitabımı saatler içinde bitirmiştim. Benim için bir kitabı okumaktan ziyade daha büyük olan anlayarak okumak ve yazarın anlattıklarını hissetmekti. Bu müthiş bir keşifti. O günden sonra hayatım tamamen değişmişti. O gün bir kitap okumuştum. Artık 17 yaşımda geceli gündüzlü bir kitap furyasına dahil olmuşçasına yüzlerce kitabı ince ince bitirerek bu deneyimi hayatıma dahil etmiştim.
O kadar çok kitap okumam bana bazen şunu söyletmeye başlamıştı. “Ben olsaydım şöyle yazardım.” İşte benim dönüm noktam tam da bu söze dayalıydı. Ben olsam dediğim ilk zamanlar bir karar aşamasıyla elime bir defter aldım ve yazmaya başladım. O günden sonra kendi yeteneğimi keşfettiğim ilk zamanlarımdan bu yaşıma kadar devam ettirdim. Yazmak bana mutluluk veriyor. Karakterlerime can verirken gerçekten kendimi huzurlu, keyifli ve mutlu hissediyorum. Bu yolculukta bana inanan başta aileme ve biricik dostlarıma minnettarım.
Katiliyle yaşayan ve onun için var olan bir kadın, Hera Mehir Doğan’ın anlattığınız Soğuk Cehennem isimli romanınız Alaska Yayınevi’nden çıktı. Tebrik ederiz. Kitabınızdan biraz bahseder misiniz? Böyle bir konuyu ele almak aklınıza nasıl geldi?
Soğuk Cehennem kitabımda bahsi geçen Hera Mehir karakterimde bu dünyada gerçek anlamda cehennemi hisseden ve acılarıyla yaşamış bir hayatı konu alıyor. Çok acı çeken, ailesini kaybeden bir kadının hayatını ele alarak kaleme aldım. Ailesini soğuk bir yaz gününde kaybeden Mehir karakterinin acımasız bir katilin gölgesinde yaşamaya başlıyor. Bir sebepten intikam almak isteyen bu katil, ailesini öldürmekle kalmayıp Hera Mehir’i de öldürmek niyetiyle uzun yıllar bu kadının peşini bırakmıyor. Hera Mehir peşini bırakmayan katilini bulmak, onu adalete teslim etmek için direnirken ondan her zaman bir adım önde olan katiline boyun eğmeden doğru olanı yapmak için ipuçlarını kovalıyor. Katil varlığını sürekli hissettiriyor fakat yüzünü ve kimliğini Mehir’den gizlemeyi seçiyor. Yılarca devam eden bu ızdırabın bitmediği gibi katili önüne yeni bir yem atarak ortalığı tamamen karıştırmayı seçiyor. Öldürme girişimlerinde Hera Mehir’e gönderdiği tehdit mesajlarında genelde onu öldüreceğini, girişimlerini yeniden deneyeceğini bildirirken bu kez evinin önüne bir yabancı atarak ona yeni bir tuzak sunuyor. Bu mesajında ve önüne attığı adamın Hera Mehir’in sonunu getireceğini belirterek yeni bir devire sürüklediği hikayenin akışını yine katili belirliyor.
Soğuk Cehennem kitabını ele aldığım ilk kitabımdı. Yayınladığım ilk kitabım Portakal Ağacı kitabımdı fakat ilk kaleme aldığım eserim Soğuk Cehennem'dir.
17 yaşında bir kız çocuğunun hissederek yazdığı ilk kitabı düşünürsek, o zamanlarda hissettiğim duygular, her zaman karakterlerime benimsettiğim güç hep içimdeydi. Karakterleri benimserken onlara bir hikaye oluşturmak gerçekten hiç de kolay bir iş değil. Özellikle bir konuya hayat veriyorsanız bu bir bütünün içinde yer almalı. Soğuk Cehennem kitabına öncelikle bir konu ve bir akış çizdikten sonra kitabın içinde geçen karakterlerimin bu bütüne uyum sağlaması açısından uygun oluşunu deneyerek yazdım. Karakterlerin bir olay içinde nasıl hareket ettiği, cevapları, tepkileri ve duygu değişimleri benim için daha çok önemliydi. Sanırım kitabın içindeki gizemli duygular ve sürükleyici ilerleyen konuların zaman içindeki akışı ile beni de içine aldı ki ben o yazdığım bütün olayları yaşamışım gibi yazmaya devam ettim. Güçlü, gizemli ve direnen karakterlere konu alarak böyle bir kitabı kaleme aldım da diyebilirim.
Başucu yazar, şair ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Türkiye de ve dünyada günümüze kadar gelen tüm yazarlara ve şairlere minnettarım. Eğer ki onların eserlerini okuma fırsatım olmasaydı bugün kitap yazmak gibi bir deneyimim olmazdı. Başucu kitabım diyeceğim onlarca kitap hatta tekrar tekrar okumaktan keyif aldıklarım da öyle ama aralarında en çok Reşat Nuri Güntekin’in kaleme aldığı “Çalıkuşu” romanı benim başucu kitabım diyebilirim. Gerçekten yavaş yavaş okuduğum ve bitmesin diye okumak için beklediğim bir eserdi. Birçok yazarı deneyimledim, kitaplarına aşina oldum ki birçoğunu okurken yazarların neler hissettiğini bilerek okumak beni büyüledi diyebilirim. Yazarlar ve kitapları bu yolda beni yazmaya teşvik eden en büyük adımlardı. Yazarların hayatlarını öğrenip nasıl bir hayata baktıklarını bilerek okumak kesinlikle bu yolda bana ışık oldular.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Üzerinde çalıştım birçok kitabım var diyebilirim. Birçoğu da sırasını bekliyor. Soğuk Cehennem’den hemen sonra yayınlatmak istediğim kitabımdan biraz bahsedebilirim. Yeni kitabımda köklü bir ailenin geçmişe dayanan aile sırrını ve bu sırrın hayatlarına nasıl etki ettiğini konu alıyorum. Her detayını incelikle kaleme aldığım yeni kitabımda müthiş duygular ve müthiş aşklar sizleri bekliyor.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Hiçbir şey için geç olmadığını, hayata bir şans vermek için her zaman bir kez daha düşünmenizi tavsiye ederim. Kesinlikle kolay bir hayatın yolcusu değiliz. Kalıplaşmış ve akmaya devam eden bir ırmağın tam ortasında doğsak bile her zaman ayağa kalkmaya ve bütün kalıpların arasında parlamaya özen gösterin. Ben kitap okuyarak binlerce duyguyu aynı an da deneyimleme fırsatı buldum. Sizde mümkün mertebe kitap okumaktan kaçmayın ve kendinize zaman ayırın. Soğuk Cehennem kitabını okumayı unutmayın. Saygı ve sevgilerimle.