“Faşizm Komünizm ve Liberalizm Devrini Kapattı.” diyen Harrari, 21. yüzyılda ideolojisi ne olacak diye soruyor. Yuval Noah Harari'nin kitap serimizdeki üçüncü kitabı 21. Yüzyıl için 21 Ders’e geçmeden önce yazar hakkında ilk çalışmamızda değinmediğimiz bir kaç not da paylaşmak isterim: Harari, 24 Şubat 1976 yılında İsrail'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Üniversite mezuniyetinden sonra 2002 yılında Oxford'da doktora yapan Harari, şu anda Kudüs Hebrew Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Eşcinsel ve evli olan Harari insanlık için çağlar boyu sorun olmuş birçok mevzuya dağ gibi bilgi yığını içinde doğru yön verme çabasıyla yazdığı eserlerinde makro-tarihsel araştırmalara yoğunlaşmıştır.
2014, 2016 ve 2018 yıllarında tüm dünyada rekor satışlarla eserlerini okuyucuya ulaştıran Harari, “Tarihte adalet var mı? Tarihin bir yönü var mı? Tarih ilerledikçe insanlar mutlu oldu mu?” gibi sorulara aradığı cevapları ve sıradışı düşünceleriyle tanınıyor. Tarih ve biyoloji arasındaki ilişkiyi irdelerken de her anlamda “ötekinin” gerçekliğini şahsında yaşıyor.
Art arda yazdığı üç eser ile insanlığın tarihsel gelişimini farklı bilimsel öğretiler ışığında araştıran tarih profesörü hiç şüphesiz 21. yüzyılın en çok ses getiren “atipik” düşünürlerinden.
Harari, ilk kitabı Sapiens‘de insanın nasıl önemsiz bir hayvandan grup kurma ve yönetebilme sayesinde dünyayı yönetir hale geldiğini, ikinci kitabı Homo Deus'ta ise sansasyonel öngörüleriyle insanlığın geleceğine yolculuk yaparak ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık peşindeki serüveni ele almıştı. 21. yüzyılda 21 Ders adlı eserinde ise Harari FAŞİZM KOMÜNİZM ve LİBERALİZM dönemlerinin kapandığını savunarak, onların yerini alabilecek ve biriken sorunlara çözüm olabilecek bir sistem arayışını 21 temel konu başlığı altında ele alıyor. Yazar çağımızda teknoloji ve iletişim ağlarının uçsuz bucaksız genişlemesiyle bağlantılı devasa bilgi birikiminin iki ucu açık bir şekilde bizi hem iyi yönde hem de kötü yönde evirebilme kapasitesinin olduğunu belirtiyor. Yaşanan eşsiz teknolojik ve ekonomik gelişmelere rağmen var olan sorunlarla ve değişimlerle başa çıkabilmek için, “Uyanış, İş, Özgürlük, Eşitlik, Topluluk, Medeniyet, Milliyetçilik, Din, Göç, Terörizm, Savaş, Alçakgönüllülük, Tanrı, Laiklik, Cehalet, Adalet, Post-Hakikat (hakikat sonrası), Bilimkurgu, Eğitim, Anlam, Meditasyon gibi başlıklar altında tartışmaya açıyor ve çözümler öneriyor.
“Derdim topluma ders vermek değil toplumsal sorunlardan ders çıkarmaktır.” diyen yazar içinde yaşadığımız dönemin sorunlarına çözüm ararken 7 milyar insanın 7 milyar bireysel gündeminin olmasının bilincinde elbette. Harari, “Hepsinin küresel ısınma ve liberal demokrasinin içine düştüğü krizden çok daha mühim meseleleri var.” tespitinde bulunuyor, fakat insanların gündemini sistemlerin, algoritmaların teknolojinin, yani aslında nesnel olmayan olguların belirlediğini gözler önüne seriyor.
Yapay zekânın geliştiği günümüzde gerçek insan ve algoritmalar dünyasında kontrolün sorun olduğunu dillendiren yazar, bilgi yığınının doğru yöne akışının küresel işbirliğiyle iyiye dönüşeceğini belirtiyor. Birinci kitabındaki evrensel tarih özetinde olduğu gibi, Harari burada da çoğunluğu ilgilendiren kaçınılmaz sorularını sıralıyor:
Tanrı geri mi dönüyor?
Bilgisayarlar ve robotlar insan olmanın anlamını nasıl değiştirecek?
Yalan haber salgını karşısında ne yapabiliriz?
Büyük Veri bizi sürekli izlerken, seçme özgürlüğümüzü nasıl geri kazanabiliriz?
Dünyayı anlayamıyorsak doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı nasıl ayırt edeceğiz?
Ufkumuzu aşan, bütünüyle insan kontrolünün dışında dönen ve tüm tanrılarla ideolojilere gölge düşüren bir dünyada sağlam bir etik zemin bulmak mümkün mü?
Homo Sapiens yarattığı dünyayı anlamlandırma yetisine sahip mi?
Gerçekliği kurmacadan ayıran belirgin bir sınır kaldı mı?
Eşitsizlik ve iklim değişikliğinin açtığı dertlere milliyetçilik deva olabilir mi?
Eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bir çağda ne tür becerilere ihtiyacımız var?
Tarihçi yazar bu ve benzeri belli başlı sorunları 21 bölümde işlerken, daha önceki kitaplarında ortaya koyduğu olgulara dayanarak bilimsel kördüğümlere açıklık getiriyor.
Harari, asıl sorunun bugüne kadar doğru bildiğimiz birçok gerçeğin kurgu olduğu teziyle devam ediyor. Hayvanlar için yalnızca tek bir gerçeklik, objektif gerçeklik, varken (nehirler, dağlar, ağaçlar vb.) insanlık için iki tip gerçeklik olduğunu yazıyor. Birincisi öteki hayvanlar için de var olan objektif gerçeklik. Diğeri ise kurgusal gerçeklik. Kurgusal gerçeklik doğada objektif olarak var olmayan bizim kendi yaratımımız olan gerçekliktir.
Harari insanlığın gerçek olmayan kurgularla farkında olmadan gerçekmiş gibi idare edildiğini ama artık bu kurgularla insanlığın aldatılamayacağını çarpıcı bir dil ile kaleme alıyor.
Örneğin; din, para, şirketler devletler nesnel değil kurgusal olgulardır. Geçmişte gerçek sanılan bu oluşumlar aslında somut var olmadı. Ancak bunlardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle insanlar karşılarına çıkan gerçek sorunlara çözüm üretmek için zaman bulup düşünemiyor bile. “Bu hiç adil değil.” diyen yazar hemen arkasından da “Tarihin adil olduğunu söyleyen kim?” sözlerini ekliyor ve bizi tarihi sorgulamaya yönlendiriyor.
Peki bu incelemeden sonra yazara göre şu an dünyanın karşısındaki en büyük zorluk nedir sizce?
Çocuklarımıza neleri öğretmeliyiz derken, Dünya genelinde toplumları şekillendiren ve gezegenimizin tamamının geleceğini etkileme olasılığı taşıyan önemli etkenler kitapta soru cevap ve çözüm önerileriyle birlikte işleniyor. Özel hayatından kesitleri de taşıyan kitabı okurken kendisinin de bir çözüm arayışında olduğunu görebiliyoruz. Harari eserlerinde her ne kadar aralıksız değişimlerle başa çıkmanın zorluğundan bahsetse de umudu hâkim kılmaya çalışmış. Daha fazla özgürlükler ile topluma nefes vermek mümkün ve insanlığın tarih boyunca altından kalkamayacağı bir sorun yoktur deniliyor. En gelişmiş makinalardan daha gelişkin olan insanlık yapay zekâ devrimi yaşıyor, tabi ki bunu ciddiye almalıdır. Eşi benzeri görülmemiş teknoloji ve ekonomik imkânlar varken sorunlar da o denli büyümekte; bozulan ekolojik denge ve bunun tetikleyebileceği olası pandemiler bunların arasında. Çözümün bazı kavramları yeniden tanımlamada olduğunun farkında olan yazar devlet ve milliyetçilik kavramlarının bu yüzyılda da geçerliliğini koruyacağı fikrinde.
Tıkanan sistemlere alternatif arayışın süreceğini belirten Harari, hızla gelişmekte olan teknolojik sistemin kontrol elden çıkmadan pozitif yönde insanlık lehine kullanılabileceğine inanıyor.
Harari günümüzde paranın insanlar için -dini, dili, rengi, inancı ne olursa olsun- tüm dinlerden ve düşüncelerden daha çok geçerli olduğunu, paranın herkesin inandığı tanrı haline geldiğini ret edemeyeceğimiz vakalarla örneklendiriyor.
“Ama kaybettiğimiz bir gezegende para da bizleri kurtaramayacak.” değerlendirmesinde bulunan yazar, devasa bir problem haline gelen ekolojik sorunun tüm insanlığın ortak sorunu olduğunu ve ortak çözümün ancak evrensel kollektivizim ile gerçekleşeceğine işaret ediyor. Dikkatimi çeken bir diğer husus, kitap çevirisinde evrensel olması için basıldığı ülkeye göre özel sorunlar ve isimleri içerdiği. Örneğin Türkçe çevirisinde Sezen Aksu gibi sanatçı adı ya da İstanbul gibi şehir ismi geçiyor.
Yine ülkelere özel açıklamalarından bazı kesitler şöyle:
- 1990'larda ve 2000'lerde bu anlatı küresel bir düstur haline geldi. Brezilya'dan Hindistan’a pek çok ülke bu amansız tarih geçidine katılma amacıyla liberal reçeteler uygulamaya soktu. Bu yolu izlemeyi beceremeyenler eski çağlardan kalma fosiller gibi görünüyordu. 1997'de ABD başkanı Bill Clinton, kendinden emin bir şekilde, Çin hükümetinin liberalleştirmeyi reddetmesinin onu “tarihin yanlış tarafında” konumlandırdığını ifade etmişti.
- Fakat 2008'de yaşanan küresel finans krizinin ardından liberal anlatı, dünyanın dört bir yanında gittikçe daha fazla insanı hayal kırıklığına uğratıyor. Duvarlar ve güvenlik duvarları tekrar su yüzüne çıkıyor. Göç ve ticaret anlaşmalarına karşı direniş tırmanışa geçti. Sözde demokratik devletler hukuk sistemini hiçe sayıyor, basın özgürlüğünü kısıtlıyor, her tür muhalefeti hainlik diye nitelendiriyor.
- Britanya'daki Brexit oyları ve ABD'deki Donald Trump'ın yükselişinin damgasını vurduğu 2016 yılı bu uyanış dalgasının Batı ve Kuzey Amerika’nın merkezindeki liberal devletlere ulaştığı dönem olarak dikkat çekiyor.
Harari’nin kitabında en çok göze çarpan konulardan biri de küresel anlatılar üzerine:
“1938 ’de insanların tercih edebileceği üç küresel anlatı mevcuttu: Faşizm, Komünizm ve Liberalizm. 1968’de sadece iki, 1998’deyse tek bir anlatı hüküm sürüyor gibiydi; 2018’e gelindiğinde ise elimiz boş kaldı. Dünyaya hâkim liberal seçkinlerin geçtiğimiz yıllarda sarsılmış ve afallamış olmasına şaşmamalı.”
“Biyoteknoloji ve bilişim teknolojisi alanlarındaki devrimler bize iç dünyamızın kontrolünü bahşedecek, yaşam üretimi ve mühendisliği yapabilmemizi sağlayacak.”
Burada bir parantez açıp şunu söylemeliyim: Doğrusu Harari’ye çözüm önerme şansım olsaydı ona evrensel huzur için aradığı yeni sistemin adının aslında. Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigma... Belki bir gün birisi bu konuda onu aydınlatır.
Sonuç olarak: Harari’nin başarısının sırrı, karmaşık konuları anlaşılır bir şekilde açıklamak için kullandığı rahat ve eğlenceli stili. Ancak eşit derecede önemli rol oynayan bir etmen var, o da şu: İnsan aklının nasıl işlediğine dair özel görüşleri. Endişesi samimi ve insanî: Dünyamızda neler olup bittiğini araştırmak için gerekli araçları insanların hizmetine sunmak. Çünkü ancak mümkün olduğu kadar çok insan bugünkü tehlikeden haberdar olursa, geleceğimizin bağlı olduğu yarınlarda sorunlar karşısında demokratik kararlar verilebilir.
Eğer insanlığın geleceği hakkında kararlar verilirken, çocuklarımıza bakmakla meşgul olduğumuz için karar mekanizmasında yoksak, biz de onlar da sonuçlardan kurtulmaz. Bu kitap küresel sahayı biraz daha net görmeye yardımcı olabilir. Birkaç tanemizin bile türümüzün geleceği ile ilgili tartışmaya katılmasını sağlıyorsa, görevini yapmış sayılır.
“Geleceğe ilgi duyan bir tarihçi olarak tek bir endişem var: İnsanlık için yapay zekâ değil, doğal aptallık en büyük tehlike.”
Yuval Noah Harari *
* Deniz’in Gözüyle Kitap Dünyası / Deniz Boyraci / Alaska Yayınevi
Hiç yorum yok
Yorum Gönder