Estetik değerler açısından kültür biçemleri; edebiyat, müzik, sinema… vb. bireysel ve evrensel olanla yani modernliğin oluşturduklarıyla nasıl bir görme biçimi yaratıyordu? Burada önemli olan, bu görme biçimlerinin dönemsel olarak siyaset tarzlarında kültür ürünleriyle diyaloğunda yerel-küresel hatırlanarak yeni alanlar ve yeni bağlar yaratıyor olmasıdır. Kültür ürünlerinin ve gerek bilimsel dünyanın birikimsel ilerlemesi yeni değildir; ancak bu soyut duran meselenin dönemsel olarak sanat alanında “perspektif” olarak da yaşam alanını yani habitusu betimleyen yenidünyayı anlama açısından bir buluşma noktası olduğunu söyleyebilirim.
Toplumcu ve Bireyci sanat anlayışı tartışması edebiyatın yeniden üretiminde dönemin, yaşam alanındaki varoluşsal etkinliğini sorgulamaya yardımcı olan bir araçtır. Bu tartışma yeni olmamakla birlikte, bugün çokça yorumladığımız modern-post-modern edebiyatın, yabancılaşma, aydın-entelektüel ayrımı, ideolojiler, köy-kent ayrımı, halka doğru gibi edebiyatın temel meseleleri toplumcu ve bireyci sanat anlayışının yeniden üretimlerinin buluşma yeridir ve bir dönem olarak habitusu yani yaşam alanını betimler.
Edebiyatın bir bilim dalı olup olmadığı sorunu da bugün tartışılmaktadır. Buradaki önemli vurgu ise, edebiyatın “duyarlılık” dediğimiz insani duyguları ve estetik değerleri temel almasıdır. Bu da son derece önemlidir yenidünyanın yeni insanlarını anlamamız açısından. Son derece de gelecek bilimcidir edebiyat yani fütüristtir.
I. Meşrutiyet Namık Kemal, Ziya Paşa, Mithat Paşa gibi aydınların Yeni Osmanlılar Cemiyeti’ndeki sanatsal faaliyetleriydi. II. Meşrutiyet Dönemi Edebiyatı, iki akımın duyarlılığında devam etmişti: Fecr-i Ati (Bireyci sanat), Milli Edebiyat (Toplumcu sanat)
Bu iki akım arasında gidip gelen farklılıklar, her şeye politik bakmaya da bir tepki niteliğinde olan Fecr-i Ati’nin edebiyat kimliğini de etkiler. Batı’nın önemli eserlerini çeviriyor ve tanıtıyorlardı. Sanat, bu zümrelere göre, şahsiydi.
Dönemsel olarak “özsel kimlik arayışları” ve 20. Yüzyıl milliyetçilik ideolojisinin de etkisiyle yeni bir uyanış başlar ve bu uyanışın adı “Milli Edebiyat” olur. Milletin kurtuluşunu yeni bir bilinçlenme olarak Türk Kimliğinin uyanışı olarak gören, “Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip” gibi yazarlar, bu dönemin adını aydınlatır. Bu dönemde sosyal hayatla edebiyat arasında bir rol bağı vardır. Öze dönüş felsefesi bu dönemi aydınlatan bir felsefedir. Yakup Kadri, Fuat Köprülü, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Celal Sahir gibi isimler de katılır. Mehmet Akif, Halide Edip Adıvar, Yahya Kemal gibi isimlerle bu dönem etkili bir şekilde genişler.
II. Meşrutiyet Dönemi edebiyatı sanatsal ve fikirsel olarak çeşitli hareketliliklerin olduğu bir dönemin edebiyatıdır. Feminist edebiyat akımları da bu hareketliliğin içindedir. 1908 sonrası görünümdür. Fikir akımları ise, ”Batıcılık, Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Sosyalizm, Meslek-i İçtimaidir (Sosyal Sistem).”
Kültürel bellek bu anlamda, sosyal hayat içindeki arayışlarda yeni habitusta ve dönemsel olarak millet olma bilinci mili kimliğin inşasında “yeniden üretim aracı” olarak edebiyatın duyarlılığında “yeniyi” betimler. Toplumcu ve bireyci sanat anlayışı, fikri oluşumun temelini aktarırken yol ayrımına gider. Edebiyat, “yeniyi” dönemde yeni dil yaratarak aktarmaya yardımcı olur. Edebiyat sanatında yeniden üretimler, 20. Yüzyılın yeni uyanışlarını görmek için, karakterleriyle bir varoluş etkinliği olarak dönem aydınlatılırken ortaya çıkar. Yakup Kadri’nin “Ankara’sı, Yaban’ı” bir varoluş etkinliği olarak edebiyatın fikrinde canlanmıştı. Halide Edip Adıvar’ın “Ateşten Gömlek’i” Cemil Meriç’in bahsettiği yeniden üretimlerde izmleri sorgulamamış mıydı? Bir varoluş etkinliği olarak Edebiyat sanatı, yenidünyanın yeni insanlarını göme biçimidir. Son derece de gelecek bilimcidir edebiyat sanatı.
Bir özdeşleşme aracı olarak kültür içinde edebiyat sanatında yeniden üretimler, modern-post-modernimdeki yerini de arar. Kültür kavramı soyut bir kavram olarak görülse de anlam arayışında, sanatta, medyada, doğada kültür kavramını aramak, bu kavramın edebiyat ile olan rol bağında karakterleriyle, “farklılıklar, mücadele, kadınlar… vb.” gibi somut alanların habitusunu görmeye yardımcı olur.