Kurulduğu günden beri topraklarını genişleterek büyüyen İsrail, dünyanın kâbusu olmaya devam ediyor. Bu kâbusun ne zaman sona ereceği de belli değil. Savaşın tabiatı da değişti. Askerlerin karşılaşarak birbirlerine ateş ettiği devirler geride kalmıştır. Mertlik, yiğitlik, kahramanlık gibi savaş kavramlarının yerini nelerin alabileceğini düşünülebileceğini biliyoruz. Eski savaşların çok masum kaldığı şimdiki savaşlar tamamen hedefini savunmasız insanlar üzerine yöneltmiştir. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş da buna örnektir. Her iki ülke de savunmasız halkı hedef seçmiş bulunuyor.
İsrail daha ileri giderek halkın hayatını devam ettirecek lojistik kaynakları hedef almıştır. Daha doğrusu hedefinde her şey vardır. Acımasız bir katliamın karşılığında yeni topraklar da kazanacaktır. İslâm dünyası veya Arap toplulukların da buna bir çare olacağını düşünmüyorum. Her seferinde kınama ile geçiştirilen İsrail saldırıları bir netice vermemiştir. Şaşırtıcı olmayan bu sonuçların elbette sağlıklı vicdanlarda derin yaralar bırakmıştır. ABD’nin okyanus ötesinden devasa gemileri ile gelerek buna destek vermesi İsrail’in yaptıklarına ortak olmanın delilidir. Türkiye, derin devlet aklı ile bir maceraya atılamayacak kadar tecrübi birikime sahiptir. Ancak, bıçağın kemiğe dayandığı ve sonuçta bizi de etkiyen bu davranışlara dur demenin bir yolu bulunmalıdır. Sözde müttefik ABD’nin bölücülere verdiği açık destek karşısında daha etkili bir siyaset nasıl olacaksa bunu yapabilmeliyiz. Caydırıcı unsurlarımız arasında kuvvetli ve güvenilir diplomasi ile birlikte lojistik ve ekonomik argümanların yanında askeri tedbirleri de ihtiva eden hareketler tesirli olacaktır.
Son hastane bombalanmasından sonra İsrail’in sınırsız ve dizginlenmeyen arzularına bir set çekmenin zamanıdır. Türk milleti mazlumun yanındadır.
Dini ve milliyeti ne olursa olsun. Mazlum Filistin halkının çektiklerine kayıtsız kalmak insanlığımızı unuttuğumuz manasına gelir. Devletimizin çabalarının bizlere umut olmasını diliyoruz. İsrail terörünü kınamak artık yeterli olmaktan öteye geçmiştir. Sayısız insanlık suçunun sorumlusu olanların mutlaka cezalandırılması için her türlü çaba da gösterilmelidir. Sözlü kınamalar yerini fiili davranışlara bırakmalıdır. Ölenler rahmet ve yaralılara acil şifaları elbette diliyoruz. Bu dilemelerin gönülleri vicdanları rahatlatmadığı da ortadadır. İyi niyet temennileri de işe yaramadığı görülüyor. Eline sonsuz güç verilen İsrail durdurularak sorumlular cezalandırılmalıdır. Her saldırı karşısında yapılan gösterilerinde bir manası kalmamıştır. Onlarca senedir kınamalar bayrak yakmalar da tadını kaçırmıştır. Tesirli olmayan davranışlardan vaz geçmeliyiz. Dünya kamuoyunun ilgi sahası içinde olan sosyal medyanın daha çok etkili olduğu açıktır. İmkânı olan herkesin sosyal medya silahını kullanarak etkili olabilir. Bu medya sahiplerinin de İsrail’in arkasında olmalarına rağmen artık bir insanlık suçu işleyen İsrail’e karşı kamuoyunun oluşması halinde etkili olamayacaklardır. İsrail elbette döktüğü kanda boğulacaktır. Şimdi uyguladığı soykırım ile İslâm âleminin uyanmasını teşvik etmektedirler. İnsanların da insan olduklarını hatırlatacaktır. Sadece sağır, kör ve etkisiz Arap ülkeleri değil bütün dünya İsrail terörüne karşı direnmelidir.