Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşadığı yıkım ve tarihsel bir kopuşun sonucu olarak yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemin tarihsel bağlamı, Erken Cumhuriyet Dönemi Türk romanı hakkında içeriksel olarak bir gözlem verisi sunacaktır. Yeni bir toplum inşa edilmiş, siyasal, sosyal, kültürel dokusu ve kurumlarıyla 1923-1950’li yıllar arası Cumhuriyet’in inkılap tarihi şekillenmiştir. Bu dönemde şekillenen edebiyat ürünleri, yeniden inşa edilen ulus devlet anlayışında, “toplumu değiştirme ve ilerleme” konusuna odaklanmıştır ve dönemin ruhuna uygun bir biçemle değer kazanmıştır.
Pozitif düşünsel mirasla, sanatın edebiyat alanında, “toplumsal inşa ve toplum mühendisliği” gibi toplumsal bellekte ideolojik bir işlevle yapılanmasına neden olmuştur. Modernleşme dinamikleri kapsamında ulus devletin inşası, yeni bir milli kimlik inşası ile süreci “tarihsel bir kopuş” olarak okumak gerekiyor. Barış Acar, “Bitmeyen Tanzimat” adlı eserinde, Türkiye’de düşünsel dünyada sanat alanıyla birlikte genel eğilimin pozitif anlamda son on yılda bir dönüşüm yaşadığını kanıtladığını gösterdiğini belirtiyor ve yorumluyor. Elbette bu yorum, Acar’ın belirttiği üzere, karşı yöne doğru bir hareketle de ortaya çıkabiliyordu; Acar’a göre, Türkiye’de yaşanan entelektüel dönüşüm de Janus’un öteki yüzü gibidir (Acar, 2019:12).
Acar’ın kendi cümleleriyle belirttiği üzere, “kent kültüründen edebiyata, sinemadan çağdaş sanatlara kadar iktidar oyunları içinde kendine varlık alanı belirlenmiş dil, yüz yıllık ulusal üst kimliklendirme çabası, ötekine düşmanlık, dinsel bağnazlık vb. gibi unsurlarla harmanlanan bu karşı yön, bütün ezber ve klişeleriyle git gide kendi karanlığını koyultmakla meşgul (Acar,2019:12).
Dönemin koşullarıyla uyumlu bir ruhla, sosyal ve siyasal hareketlilik başlamış, resmi devlet ideolojiyle birlikte değişen şartlarla Türk edebiyatında roman türünde, “modernleşme dinamikleri, çağdaş bir toplum bilimci, kadın hakları” toplumsal duyarlılık ön planda olan konular arasında girmiştir. Toplum bilincinde edebiyat, tarihsel bir veridir aynı zamanda bu dönemde. Sözlü tarihin daha farklı bir sözel hikâye aktarıcısı gibi, entelektüelin o zamanı yaşıyor gibi veya yaşıyor oluşuyla, kültürel araç seti ve belleğiyle ilerler, anlam kazanır. Bu sanatsal bilincin yükselmesinde, tarih, toplum ve edebiyat iç içedir. Kökten değişim ve yenileşme duygusu bu dönemin ruhudur.
Çağdaşlaşma, ulus olma bilinci, Anadolu’yu anlamak ve ilerlemek duygusu, aydın kavramının sorunluğu ve değişimleri gibi konular Erken Cumhuriyet Dönemi Türk romanlarının parçası olmuştur. Çok partili siyasal hayata kadar (1946), Türk romanı Cumhuriyet’in kuruluşu fikriyle uyumlu olarak ilerler. Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin’in özel ve tematik olarak Yeşil Gece adlı romanında medreseli bir öğretmenin ikilemini ve mücadelesini, toplumsal değişimi konu alması, Yakup Kadri, Refik Halid gibi yazarlar I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı çevresinin yani dönemin koşullarını yansıtır. Tematik olarak Yeşil Gece adlı roman eleştiri türünde bir örnektir.
Yazın türü açısından, Erken Cumhuriyet dönemi Türk romanı, “Anadolu, aydın sorumluluğu, Cumhuriyet’in resmi ideolojisiyle yakın bir ekolle doğrudan halkı konu edinmesi, savaşın etkileri, inkılaplar” temel konularıyla, sosyal değişimleri Cumhuriyet düşüncesinin sorumluluğu ile birlikte konu edinmiştir. Estetik kaygılar ve memleket edebiyatı dengeli bir ahenkle ilerlemiştir. Elbette bütün bu ilerleme düşüncesinin içinde aydınlar kendi ikilemlerini yaşayarak halk içinde kendi yalnızlığını da yaşar. Yakup Kadri’nin Yaban adlı eserinde romanın kahramanı İstanbullu aydın Ahmet Celal ile köylüleri ayrı düşüren ve onlara ikilem yaşatan toplumsal ve siyasal zemin de unutulmayacaktır.
Böyle bir bilginin edebiyatında, “toplum, edebiyat ve tarih” iç içe olmuş, toplumsal belleği uyandırmak edebiyatın o dönemin toplumsal manzarasını ve toplumsal sınıflarını daha iyi görebilmemiz açısından tarihsel bir veri olarak işlev kazanarak resmedilmesinin koşullarını hazırlamıştır.