Ağrılıydı tüm istasyonlar, uyku mahmurluğu ve şeritlerin kıvrak hükmünde
Bomboş bir odanın yalnızlığı kadar kinayeli, yanlış ve de
Kimsenin kimseyi öpmediği göğsünden, açmadığı yaralarını bir diğerine!
Şehirler biliyor çatlayan sesimi, suyu boyuna kesen
Rüzgârın tuhaf ironik ağırlığında simetrisiz bir resim…
Bipolar özlemler çekiyorum kılı kırk yararcasına-aynı resmi ölçüyorum bir defadan biri çıkarıp
Hangi geminin kaptanıyım eksik boyalarla kendimi çizen?
Biliyorum sadece bilmenin yetmediğini “var olmak için”
Bir fare kapanında doğurdum böbreğimi-birleştiren Akdeniz ile Nil’i-kırılan
böbreğim değil kazanı alanı-sözcüklerin kirlendiği
Çıkarılan kalbim kırk bin yıllık metafordan-gemiler yüklüyor gözlerimi-yok artık panzehirim!
Bir istasyon-bir kadın-durmadan dönen çark- kadının adını bilmediği
Asılıyor ağaçlara dişliler –topladım saatleri-eriyor zaman metal çözelti
Saçlarım Venüs-kollarım veba-ilaç yok ve de dünya-düştü pıhtı sokaklara
Kara bir gece bu, göktaşı altında, sus dilinde karaborsa!