Merhaba Hüseyin Bey, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba. İnsanın kendini anlatması başkalarını anlatmasından zordur. Böyle bir soru karşısında zihnimizde çocukluğumuzdan başlayan bir görüntü peyda oluyor. İlk, orta, lise, üniversite yani öğretimin bütün kademeleri, meslek hayatı ve emeklilik arka arkaya sıralanıyor. Orta öğretimi bir kenara bırakırsak 1975 yılında girdiğim Hacettepe Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bin bir macera ile 1980’de bitirdim. Aynı yıl başladığım edebiyat öğretmenliğini birkaç lisede devam ettirdim. Aynı zamanda özel sektöre girdim; müteahhitlik de yaptım. Bu alanla ilgili bir dernek kurduk ve yönetim kurulunda 10 yıl görev yaptım. Asıl mesleğim gereği ve özel ilgim münasebetiyle şiirle, hikâyelerle, romanlarla haşır neşir olduk. Bu süreçte ve emekli olduktan sonra bir süre yalnızca şiirle uğraştım. Şiirlerimin bir kısmını “Hüseyince” ve “Şahince” isimleriyle kitaplaştırdım.
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi roman yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Söylediğim gibi edebiyat mesleğimdi, şiir üzerine yoğunlaşmıştım. Yazmaksa, şiir yazıyordum. Ancak internet ortamının gelişmesiyle beraber internet sitelerinde köşe yazısı, makale yazmaya başladım. Öyle ki altı yedi sitede birden yazıyordum. Bizler gençliğimizde olduğu gibi meslekten gelen alışkanlıkla sürekli şiir, hikâye roman, fikir eseri, ne bulursak okuyan insanlarız. Bir zaman geldi ki gerekli olgunluğa eriştiğimi fark etim ve bir gün bilgisayarın başına geçip bir kitap yazmaya başladım. Bir kadının, genç kızlığından başlayarak ellili yaşlara kadar olan hayatını çevresindekilerle beraber anlatıyordum.
İlk defa yazıyorum, iştahla yazıyorum, durmadan yazıyorum, etrafımdaki sesleri hiç duymadan yazıyorum. Plan yok, noktalama, imla yok; atın dörtnala koştuğu gibi parmaklarım klavyede koşuyor. Hızım kesildiğinde dönüp baştan ayağa o gün yazdığımı kurallarına göre düzenliyorum. Her gün bu şekilde ve aynı tempoda yazdım ve iki şiir kitabından ve baskı sürecinden sonra “ALDATMA” adlı romanım ortaya çıktı. Kitabımın okuyucularca beğenilmesi benim için bir teşvik oldu. Arkasından “ADAM”, “AH SEVDİĞİM”, “ADIM YOK BENİM”, “ACILAR BİTTİĞİNDE”, “AHİRET VE İKİ MUSTAFA”, ASENA CESUR YÜREK” ve son olarak “ADIM İBRAHİM” romanları ortaya çıktı. Bu arada “KADINA ŞİDDET VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ” adlı bir araştırma, inceleme kitabım da yayınlandı.
Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Bana edebiyatı öğreten, sevdiren üniversite hocalarımı saymazsak, ilk sekiz kitapta hiçbir kurum, kuruluş ve kişiyle bu konuda irtibatım olmadı. Son üç kitabı yazmadan önce Ehem Göktürk’ün Hikâye Yazarlığı Atölyesine devam ettim. Orada hikâyeler yazdık, eleştiriler yaptık, eleştiriler aldık ve doğrusu yazı dünyama faydası oldu. Hikâyelerim basılmak üzere bekliyor. Daha sonra Kuşlukta Yazarlar Grubu’na katıldım orada da roman incelemeleri faaliyetlerine dâhil olup tartışma ve eleştirilerden oldukça faydalandım. “ADIM İBRAHİM” o grupta eleştirildi, değerlendirildi. Kitabımda bu değerlendirmelerin de etkileri oldu. Son yazdığım üç kitapta bu ortamların olumlu katkısı oldu.
Kitapseverlerin bir solukta ilgiyle okuyacağı biyografi türünde diyebileceğimiz Adım İbrahim isimli romanınız Alaska Yayınları’ndan çıktı. Tebrik ederiz. Bu kitabın ortaya çıkış sürecinden bahseder misiniz?
Hayat bazen tesadüfler üzerinden devam eder. Bir kiralık ev ilanı vermiştim. İş kurmak üzere Almanya’dan gelen bir vatandaşa evi verdim. Ben de aynı binada oturuyorum. Komşu olduk, sohbetlerimiz oldu. Adam kendinden bahsederken ben bir roman okur gibi dalıyor, sessizce onu dinliyordum. Bu ne acayip bir hayat, dedim kendi kendime. İbrahim’i yazmaya karar verdim. Kendisine söyledim ve her yaşadığını madde madde not ettim. İki sayfalık bu notlar, iki yüz seksen sayfa bir roman oldu ve her bir bölümü bir roman kapasitesinde bir kitap ortaya çıktı.
Biyografi türünde eser üretmenin diğer türlere kıyasla farklılıkları nelerdir?
Biyografiler, bir kişi etrafında döndüğü için anlatım darlığı oluşmaktadır. Eğer biyografi, otobiyografi biçiminde yani “ben” anlatımlı olursa yazar daha da zorlanıyor. Çünkü o zaman kendini anlatır gibi yazması lazım. Başta da söylediğim gibi, insanın başkasını anlatması yani “o” anlatımını kullanması bir kolaylıktır. ADIM İBRAHİM’de “ben” anlatımını kullandım. Bu da zaman zaman beni zorlamadı değil. “O” anlatımlı aşk, macera, tarih romanları gibi romanlar daha kolay yazılır.
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
İlkokulda şiir okumada birinci olduğumda bir şiir kitabı hediye edilmişti. İlk kitabım odur. Sonra ilk olarak Dede Korkut Hikâyeleri’ni okudum ortaokulda. Lisede Rıza Nur’un Türk Tarihi dizisini, Ömer Seyfettin’in hikâyelerini, Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları ve diğer kitaplarını, üniversitede Nihal Atsız’ın Bozkurtlar’ın Ölümü, Bozkurtların Dirilişi ve derslerimizi ilgilendiren, ilgilendirmeyen pek çok yerli ve yabancı eser okudum. Meslek hayatım boyunca da aynı maraton sürdü. Sefiller, Notre Dame'ın Kamburu, Don Kişot, Suç ve Ceza, Böyle Buyurdu Zerdüşt, İlahi Komedya, Devlet… Hepsini saymak mümkün değil. Batı klasiklerinin birçoğunu okudum. Kitapları, insanı şekillendiren gerçek ve sanal âlemin bir karışımı olarak görüyorum. İnsan her okuduğu yazardan bir miktar etkilenir. Ben de Friedrich Nietzsche’den etkilendiğimi söyleyebilirim.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Evet, bir kitap tasarlıyorum. Ömrümün büyük bir bölümü politikanın içinde geçti. Birkaç siyasi kuruluşta üst düzey görevler yaptım. Eserlerimde siyasi konulara hiç girmedim. Sadece bir kitabımda, bir genel başkanın hayatını roman tarzında anlattım. Şimdi ise bu siyaset yolculuğunda gördüğüm alavere dalavere, iyilik güzellik ne varsa bir roman hâlinde yazmak istiyorum. Kahramanlar gerçek olacak ama isimleri farklı olacak. Bunun dışında daha önceden yazdığım ve bazı nedenlerden dolayı şimdilik yayınlamak istemediğim iki kitabım, ayrıca önce de belirttiğim gibi kitaplaşmayı bekleyen hikâyelerim ve şiirlerim var. Bir de “ADAM” adlı romanım Fransızca ’ya çevrildi fakat henüz baskısı yapılmadı. Bunların hepsinin üzerinde çalışmam gerekiyor.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Kitaplarıma gösterdikleri ilgiden dolayı bütün okuyucularıma buradan teşekkür ediyorum. Hayatları gönüllerince ve kitaplarla birlikte olsun, mutlu olsunlar.