Bir meyve olduğunuzu düşünün. Hiç armut olmak ister miydiniz? İstemezsiniz değil mi? Çocuklara sorsanız onların hayal gücü geniş olduğu için çok farklı cevaplar gelebilir, kadınların çilek ve kiraz demelerini bekliyorum, egolu erkeklerimiz ise muhtemelen geçiştirir ya da belden aşağı espriler ya da sert çocuk imajı Hindistan cevizi falan derler mi acaba? İşte ben de bu yüzden bu yazıyı yazmaya karar verdim. Armudun itibarının geri verilmesi için.
Düşünsenize bir an Armut olduğunuzu, tatsız bir meyve değilsiniz, tadınız güzel, dayanıklısınız da; hemen çürüyüp bozulmuyorsunuz; çilek gibi, böğürtlen gibi. Ama kimse sizi ilk sıraya asla koymuyor. Bir çocuğa sorsanız en sevdiğin meyve hangisi diye hiçbir çocuk da kalkıp armut demez. Muz, çilek, karpuz, şeftali, kiraz, kivi, can eriği belki bir sürü meyveden sonra sıra gelir armuda, büyük ihtimalle elmadan bile sonra gelir. Hatta saklambaçta ‘’elma dersem çık armut dersem çıkma’’ diyerek, orda bile olumsuzu yakıştırmışlar armuda.
Bu itibarsızlaştırma sürecinde en etkili söz de armudun iyisini ayılar yer atasözümüz olmuş bana sorarsanız. Bir kere ayının yanında yer almış ya armut. Ayı seviyor. Biz ayı mıyız? Ayı ile fazla ortak zevkimiz olmamalı, insan olarak daha sofistike zevklerimiz olmalı değil mi? Maalesef atamamış armut bu yaftayı üzerinden. Silememiş ayıyla anılmanın olumsuz imajını. Kemal Sunal filmlerinde de Hanzo’nun armut yemesi ve yine bombalı armut sahnesi hafızalarda yer etmiş.
Yemekhanede armut çıkar. Arkadaşım kolumu dürtüp, benim armudu sen seçsene, sen iyisini seçersin diye espri yapar. Hep dalga konusu olmuş Armut. Armut gibi kafası var, kaba yeri armut gibi, benzetmeler bile kötü bir şekli varmış gibi yapılmış. Ne günahı varsa armudun.
Armudun bir güzelliği de mideyi de rahatsız etmez, özellikle kabuğunu soyup yerseniz. Elmayla eküri gibidir ama çok daha az asidiktir elmadan.
Aslında şahane bir meyve. Hele bir de Santa Maria Armut ’una limon sıkıp yemeyi denediniz mi? Santa Maria Armut’u da demişken iyi insanın naifliği ile ilgili küçük bir anıyı da eklemek istedim. Eski bir yazlık siteye yeni taşınmıştık. Sitedekiler genellikle çok eski komşu ve dostlar birbirleri ile. Çok da iyi insanlar. Biz de yeni taşındık, herkes misafirperverlik gösteriyor. Bir gün bahçede karşılaştığım bir komşu abimiz, bana dedi ki
Sen armut sevmez misin?
Severim Abi dedim.
O zaman neden gelip benim bahçemdeki ağaçtan toplamıyorsun?
İçimden dedim ikramın, inceliğin naifliğin bu kadarı…
Tesadüf Abimizin adı da Osman Tanta idi. Ertesi yaz daha samimi olunca cesaret bulup,
Osman Abi senin bahçedeki armutlar çok lezzetli, ben bu armutlara isim koydum dedim.
Gülümsedi. Neymiş dedi?
Tanta Maria Armut’u dedim.
Daha sonra Osman Abimizin Tanta Maria Armut’undan dal alıp, bizim ayva ağacına aşıladık. Henüz meyve vermedi ama bekliyoruz. Bu arada aynı familyadan olursa bir ağaca bir sürü farklı meyve aşılanabilirmiş. Bu rekor sanırım ülkemizde 10 değişik meyve, dünyada 40. Bu ek bilgiyi de verdikten sonra armudu sevelim, sevdirelim. Hak ettiği itibarı gösterelim. Kalın sağlıcakla.