Yaşam içinde çok yerde duyarız. Bakkalda, manavda, otobüste, sokakta ya da bir tartışma sırasında: Edebiyat yapma kardeşim! Çalıştığım okullardan birinde edebiyat kulübünün şiir gecesinin tanıtımı için okul müdürü “Edebiyat yapmayın kardeşim! Yapacaksanız yapın.” sözünü kullandığında ülkenin Kültür Bakanı da bir toplantıda yazarları eleştiriyor, “Çok edebiyat yapıyorsunuz.” diyordu.
TDK sözlükte şöyle yazar: Edebiyat (yazın); olay, düşünce ve hayallerin estetik bakımından ifade edilip aktarılmasıdır. “Edebiyat yapma” ifadesi ise gereksiz sözcükler ile süslü konuşmak olarak tanımlanır. Edebiyat yapmak sözü yazınımıza bir hakarettir. Boş konuşmaktan bir olayı yalan, yanlış ifade etmek gibi birçok anlamı içine alır. Edebiyat yapmak ifadesi şiirden öyküye, masaldan fıkraya, denemeden türküye kadar birçok eser yok sayılarak, yazarları üzülerek kullanılıyor. Yaşamın adı olan edebiyat kavramını küçültmek için kullanılıyor. Hulki Aktunç'un büyük çalışması Argo Sözlüğü’nde bile bu ifade var.
Bir kısım insanlar için edebiyat, geçmişten bugüne “boş söz” olarak algılanır. Kültür seviyesi yüksek, entelektüel olarak gördüğümüz insanlar bile konuşurken “Bırak edebiyat yapmayı!” sözünü kullanır, bundan rahatsızlık da duymazlar. Bu sözle yaşamın gerçek adı olan şairleri görmezden geliyoruz. Çocukların hayal dünyalarının kahramanı masalları derleyenleri, yazanları, yaratanları yok sayıyoruz. Daha birçoklarını. Çünkü edebiyat canlıdır, hareketlidir. Bazı türleri kuşak aktarımı ile de yaşar. Klasik müzik sevgisini “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi.” repliğiyle nasıl yok ettiysek “Edebiyat yapma kardeşim!” sözü de o kadar etkili oldu.Yazın hayatımıza hakaret olarak gördüğüm bu ifade herkesin dilinde. Aslında bu “Edebiyat yapma!” ifadesi “Boş konuşma.” sözünü içine alıyor. İlk bakışta tüm edebiyat ürünlerini kastediyormuş gibi algılıyoruz ama boş zaman, gevezelik, laflama anlamında kullanılıyor. Mecaz anlam içeriyor. Nazım Hikmet’in şiirini okuyan insanı “Edebiyat yapma kardeşim!” diyerek eleştirdiğimizi düşünün ya da Sait Faik’in hikâyesini “Edebiyat yapma!” sözüyle kestiğimizi. Veya halk türkülerimizi “Edebiyat yapılıyor.” diye eleştirdiğimizi... Bu, görgüsüzlük ve hadsizliktir. Çünkü onlar gerçekten hayattır.
Edebiyatımız ile boş zaman doldurulmaz. Her edebiyat eseri yaşamın öznesidir. Boş zaman planlaması içinde olan bir kavram değildir. “Tek başınıza bir adada kalsanız yanınıza öncelikle alacağınız şey nedir?” diye karşılaştığımız klasik bir soru vardır. Herkes bir edebiyat eserinin ismini vererek bu soruyu cevaplar. Edebiyat yazını yaşamı rengarenk yapan, bizleri değiştiren, dönüştüren, yaşama kazandıran bir olgudur. Gereksiz olarak gören toplumlar vardır. Onların demokrasilerinde sorun vardır. Sosyal yaşamında, ekonomisinde kapanmaz yaralar vardır. Edebiyat eserinde her kahraman ders alınacak yol göstericidir. Her olay bir kılavuzdur. Şiirdeki ana duygu vicdanımızdır. Hikâyedeki karakter yaşamımızın anlamıdır. Boş zamanımızı dolduracağımız, “Olursa iyi olur, olmazsa bir şey olmaz.” diyeceğimiz bir olgu değildir. Edebiyatın olmadığı bir yaşam çöldür. Edebiyat, demokrasilerde yeşerir, ürün verir. Onunla kardeştir. Ülkelerin tarihine bakın, edebiyat ne kavgalardan yüz akı ile çıkmıştır. Hitler’in Almanya’sına bakın, Adolf Hitler de Almanya’yı çok seviyordu, edebiyatçı Bertolt Brecht de. Almanya’yı yakan, yıkan, yerle bir eden anlayış yerine Brecht’in edebiyatçı anlayışı sevgiyi, barışı, dostluğu yeniden inşa etti. Şiirler yazdı, öyküleriyle tiyatro oyunları oluşturdu. Herkes onlarla vicdanı ve empatiyi öğrendi. Hitler o sırada bu edebiyatı zehirli bir sarmaşığa benzetiyordu. “Edebiyat yapmayın kardeşim!” diyor muydu, bilmiyorum.
Hiçbir eser, şiir, öykü, roman vb. boş zamanımızı doldurmaz. Tüm zamanları içine alan bir geniş zaman kavramıdır.
Bu zamanda boş yoktur. Alacağınızı hemen alırsınız. “Edebiyat yapma kardeşim!” ifadesi boş zaman kavramının adıdır. Edebiyat, üretim ile anılır, emek ile anılır. Her eser imbikten süzülürcesine ilmik ilmik dokunur. Edebiyat ile boş zaman yan yana bile getirilemez. Yazın, yaşayan dinamik bir kavramdır. Her söz, her cümle, her kahraman ölümsüzdür. Abıhayat içmiştir. Yüzyılları bir çırpıda önünüze getiren en etkili araçtır. Dünya görüşünüzü, hayatınızı şekillendiren bir büyük ustadır. İnsanlığınızı gün yüzüne çıkaran bir bilgedir. Ne zaman demokrasiler yok edildiyse edebiyatçılar, şairler, yazarlar bundan zarar görmüştür. Edebiyat özgürlüğün olmadığı yerde yaşamaz. “Edebiyat yapma!” ifadesi yazın sözcüğünü itibarsızlaştırmak için kullanılagelmiştir.
Bir de “Tiyatro yapma kardeşim!” lafını çok duyarız toplumda. Gerçek olmayan işler için kullanılır. Tiyatro sözcüğü yaşam gerçekliğidir. Yalan gibi bir sözcükle ya da toplumda alengirli olarak kabul edilen işlerle nasıl birlikte kullanılır? Edebiyat ve tiyatro kavramları, gerçek olmayan, yalan sözcüklerini daha vurgulu anlatmak için özellikle kullanılıyor. Çoğu zaman okuyoruz, bu bir tiyatrodur, bununla tiyatronun gerçeklik aynasını yok ettiğimizin farkında bile değiliz. Güzelim tiyatro sanatçılarına, onların bin bir zahmetle ortaya koyduğu, sahnelediği oyunlara bu kötülük neden yapılır? Halkın gerçekleri tüm çıplaklığıyla öğrendiği tiyatroya genel olarak “Yalandır; konuları, anlattıkları, oyun karakterleri yalan üzerine kurulur.” algısını yaratmak. Tıpkı “Edebiyat yapma kardeşim!” ifadesini kullanarak yalanı yazınımızın baş köşesine oturttukları gibi. Bilinç ve kültürümüz bu sözcükleri şimdiye kadar kelime dağarcığımızdan çıkarmalıydı.
Birçok edebiyatçı var ki oyunları tiyatronun temel taşıdır. Edebiyat ve tiyatro birbirini tamamlar. Birbirini aydınlatır. Hep bir emek ve alın teridir. Bu sözler ile bakkalda, manavda, sokakta ya da yazılı ve görsel medyada edebiyatımızı boş zaman kavramının anlamsal karşılığı olarak gösteriyorlar. Toplumlar edebiyatıyla, tiyatrosuyla, mizahıyla tanınır ve sevilir. Toplumda “yalan” diye bir sözcük var. Gerçek anlamı da var. Dilimizde de anlam karşılığı var. Nedense dil bilimcilerimiz, anlı şanlı Türk Dil Kurumumuz bunlar için kafa yormaz. Hem edebiyata hem de tiyatroya bu kötülük yapılmaya devam ediliyor. Sivil toplum kuruluşlarının da bu duruma bir tepkisi yok. Gelin tiyatromuzu ve edebiyatımızı bu ifadelerden kurtaralım. Şimdi, hemen, vakit geçirmeden haydi!