Mezun olduğunda iyi bir okur olarak üniversiteye gitmiyorsa bütün suç öğrencide mi? Bu soruya gönül rahatlığıyla evet ya da hayır diyemeyiz. Öğrencide okuma kültürü oluşturmak sadece öğrencinin sorumluluğunda değil. Aileye ve öğretmenlere çok iş düşüyor. Ders kitaplarında öğrencinin okuma anlama kavrama düzeyine uygun metinler seçmek Talim Terbiye Kurulu’nun görevi. Konu okuma kitabı seçmeye gelince rehberlik aileye ve öğretmenlere düşüyor. Orhan Kemal’in, Yaşar Kemal’in toplumsal gerçekleri anlatan metinleri yetişkin okurlar için nitelikli metinlerdir. Fakat bu metinleri 5.sınıf öğrencisine verirsek ondan bu metinleri zevkle okumasını bekleyemeyiz.
Onun yaşına uygun kitaplar bulup tavsiye etmek, satın almak ailenin bu konuda bilinçli olmasını gerektiriyor. Hadi kızım, hadi oğlum, bak bu kadar para verdim, kitap aldım, oku bakalım deyip televizyonun karşısına geçmek çocuğu cezalandırmak anlamına geliyor. Çocuktan istediğin davranışı sen yapıyor musun? Yapmıyorsan çocuk niye yapsın? Marketten alışveriş yaparken aldığımız ürünün markasına bakıyoruz, son kullanım tarihini kontrol ediyoruz, ürünle ilgili yakın çevremizle fikir alışverişinde bulunuyoruz. Halbuki aynı duyarlılığı kitaplara göstermiyoruz. Çocuğumuza aldığımız kitabın içeriği nedir, dil özenli kullanılmış mı, yazarı hakkında ne biliyoruz, bu konulara dikkat etmiyoruz. Yabancı bir eserse çeviriye önem verilmiş mi, bu kitabı okumasının çocuğumuza faydası ne olacak? İşin bir de maddi yönü var. Kitaplar eskisi kadar ucuz değil. Yüksek ücretler verilip içeriği yararsız kitaplar alınacağına çocuğun daha önemli ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanabilir.
İyi bir kitap çocuğumuza birçok özellik katar. Kelime dağarcığı gelişir, düşünce ufku genişler, insanları, çevresini, doğayı daha iyi tanır. Beden eğitimi de meslek seçimi de daha sağlıklı olur. Çocuğa okumayı sevdireceksek bunu zorla, not kaygısıyla değil ikna edici yöntemlerle yapmak zorundayız. Çocuk Edebiyatı konusunda Türkiye’de çok yol kat ettik. İlköğretimde önlerine koyabileceğimiz nitelikli kitaplar var. Gülten Dayıoğlu, Behiç Ak, Sevim Ak, Koray Avcı Çakman, Buket Çetin gibi başarılı yazarlarımız var. Küçük Prens, Küçük Kara Balık gibi çocuklarımızın sevebileceği metinler var. Bu kitaplara ulaşmak o kadar da zor değil.
Yetişkin okurların sürekli bahsettikleri kitap okurken kağıdın kokusunu hissetmeliyim gibi söylemlerin öğrencilerde herhangi bir karşılığı yok. Onlar metinleri cep telefonu, tablet gibi olanaklardan takip etmeyi tercih ediyorlar. Edebiyatı, teknolojiyi yasaklayarak değil kullanarak sevdirmek mümkün.
Edebiyat geleneğimizde çocuklara, gençlere edebiyatı sevdirecek güzel örnekler var. Bu örnekleri onlara aktararak dillerini, kültürlerini sevdirmemiz gerekiyor. Öğrencilere edebiyatı sevdirecek birkaç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum:
Ağaca bir taş attım
Düşmedi taşım
Düşmedi taşım
Taşımı ağaç yedi
Taşımı isterim
Taşımı isterim
Orhan Veli Kanık
Affan Dedeye para saydım
O da sattı bana çocukluğumu
Ne ismim var artık ne yurdum
Bilmiyorum kim olduğumu
Cahit Sıtkı Tarancı
OH yavrular
Seyrederken sizi her gün penceremden
Hatırıma neler gelir
Mazi o bir definedir
Vaktiyle biz
Ne sıkıntılar çekmişiz
Okumak öğrenmek için
Düşündüm de güldüm demin
Size ne mutlu çocuklar
Güzel kitaplarınız var
Öğretmenleriniz de iyi
Öğretiyorlar her şeyi
Tahta sıra hep mükemmel
Hiçbirisi yoktu evvel
Hasırlarda sürünürdük
Evlere hep cahil döndük
Okuyunuz
Okuyanlar çok şey bilir
Çok şey yapar
Muradına onlar erer
Okumalı oynamalı
Hiç işsiz oturmamalı
Bize göre bugün birer
Küçük bilginsiniz sizler
Tevfik Fikret