Edebiyata Girişte Yaşanan Zorluklar

Yazar Fırat Kasap'ın Edebiyat Gazetesi'nin haziran sayısında yayımlanan Edebiyata Girişte Yaşanan Zorluklar isimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Edebiyat sadece bilim ve sanat dalı değil, aynı zamanda bir meslektir. Bu işi profesyonelce düşünen, bu işten para kazanan insanlar bulunmaktadır. Türkiye bu konudaki en sorunlu ülkelerden biridir. Edebiyat sayesinde geçimini sağlayan insan sayısı Türkiye’de Avrupa ülkelerinin çok aşağısında ve çok az insan Edebiyattan para kazanıyor.

Fırat Kasap: Edebiyata Girişte Yaşanan Zorluklar

Lise ya da Üniversite çağında bir gençsiniz ve gönlünüzü Edebiyata kaptırdınız, bu dünyanın içine girmek istiyorsunuz. Nasıl girmeyi düşünüyorsunuz? Mutlaka size akıl veren birileri bulunur. Yazılarını şu dergiye gönder, bu gazeteye gönder şeklinde tavsiyeler birçok gence yapılmıştır. Gazeteler, dergiler, kitaplar yeni yazarları ortaya çıkarmada topluma önayak olan imkanlardır. Hem devlet hem özel sektör tarafından desteklenmeleri gerekir fakat bu desteği maalesef göremiyoruz.

Edebiyata girişte yaşanan zorlukları anlatan iki roman örneği edebiyat sevenler tarafından iyi bilinir. Knut Hamsun’un Açlık romanı ve Jack  London’uın Martin Eden’i.İki romanda da kahramanlarımız eserlerini yayımlatabilmek için büyük mücadele verirler. Aç kalırlar, değişik işlere girip çıkarlar. Belli bir süre sonra yazdıklarından para kazanmaya başlarlar. Kazandıkları paralar ise çok düşüktür. Geçinebilecekleri parayı kazanmaları uzun zaman alır. Türk Edebiyatı’nda birçok yazar kendisini ilk olarak gazetelerde, dergilerde göstermiştir. Herkes babadan zengin olacak diye bir şey yok. Aileden zenginseniz ve yetenekliyseniz edebiyat dünyasına girmeniz kolay. Dergilerle, gazetelerle uğraşmak yerine matbaaya parayı bastırır, kitabınızı yayımlatırsınız. Peki doğuştan fakirseniz ne olacak? O zaman yeteneğinizi keşfedecek bir yayıncıya ihtiyacınız var.

Eskiden gazeteler edebiyatçılardan geçilmezdi. Yazarlar hem köşe yazarı olarak gazetenin kadrolu elemanıydı hem de eserlerini gazetede tefrika ederlerdi. Romanlar her gün parça parça yayımlanırdı. Hikayeler, şiirler, anılar, gezi yazıları, her türlü edebi metin gazetelerde kendine yer bulurdu. Çocukluğumda, seksenli yıllarda Yaşar Kemal’in İnce Memed romanının yayımlandığını gayet net hatırlıyorum. Orhan Veli Nahit Hanım’a mektuplarında Sait Faik’in gazetede çalıştığını, kendisiyle röportaj yaptığını anlatıyor. Behçet Necatigil’den, Cahit Külebi’ye, Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan Orhan Kemal’e kadar birçok yazar kendilerini gazeteler sayesinde tanıttılar. Otuzlu yıllarda Akşam gazetesinde Nazım Hikmet Orhan Selim takma adıyla yazılar yazıyordu. Karşısındaki sayfada ise Peyami Safa vardı. Değişik konularda tartışıyorlardı. Tarık Buğra edebiyata Konya’da yerel bir gazetede yazarak başladı. Uzun yıllar boyunca gazeteler yazarları destekledi, besledi. Peki günümüzde durum nasıl? Durum hiç iç açıcı değil.

Seksenli yıllarla birlikte gazeteler genç yazarlardan yüzlerini çevirmeye başladı. Gazetelerde; siyasetten ekonomiye, savaş haberlerinden, borsadaki  hisse düşüşlerine kadar bir sürü konuya yer veriliyor fakat edebiyat kendisine gazetelerde yer bulamıyor. Gazetelerin yazılı basın olarak tirajı yerlerde sürünüyor. Basılı gazeteleri okuyanlar kırk yaş ve üzeri kuşaklar. Gençler gazeteleri internet ortamında okuyorlar, onların da gazetede edebiyat var mı diye bir dertleri talepleri  yok.

Gelelim dergilere: Dergiler de gazeteler gibi eskiden genç yazarların ilgi odağıydı. İlk ürünlerini ortaya koyan gençler kendilerini dergilerde gösterirlerdi. Dergiye yazısını gönderen genç heyecanla yazısının çıkacağı günü beklerdi. Yazı Varlık’ta, Papirüs’te, Dergah’ta ya da Büyük Doğu’da çıkmışsa o genç artık ünlü biri sayılırdı. Şairler, yazarlar hem dergilerde yazarlar hem de olanakları varsa kendi dergilerini çıkarırlardı. Orhan Veli ve arkadaşları Yaprak dergisini çıkardılar, Necip Fazıl Büyük Doğu dergisini çıkardı. Cemal Süreya’nın dergisi Papirüs’tü. Edebiyata yön veren kurum dergileri bugün de sağlam bir şekilde ayakta duruyorlar. Türk Dil Kurumu’nun Türk Dili dergisi, Dil Derneği’nin Çağdaş Türk Dili dergisi yayımlanmaya devam ediyor.

Gazeteler edebiyata kapılarını kapatınca yük dergilere kaldı. Artan maliyetler yayıncıların dergilere zam yapmasını zorunlu kılıyor. Pahalanan dergileri ise insanlar alamıyor. Az olan kazancını garantiye almak isteyen dergi sahipleri ise gençlere yer vererek riske girmek istemiyor. Genç yazarın ilk eserini basarak yayıncı iki yönden tehlikeye girebiliyor. Birincisi basılan metin beğenilmeyebilir. Okur bir kitaba verdiği parayı vererek aldığı dergide niteliksiz bir metin görmek istemiyor. İkinci risk intihal tehlikesi. Eğer genç kendi yazım diye yayımlanmış bir metni gönderdiyse, bu yayıncı için hukuki bir tehlike demektir. Bu sebeplerden dolayı dergi sahibi tanımadığı genç bir yazara dergisinde yer vermek istemiyor. Tanıdığı yazarların eserlerine yer vermek istiyor. Böylece genç yazarlara dergilerin yolu kapanmış oluyor. Seksen milyonluk nüfusa bakarsak ,milyonlarca genç sayısına bakarsak zaten yayımlanan dergi sayısı devede kulak kalır.

Gençler gazetelerde yazı çıkaramıyor, dergilerde çıkaramıyor peki nerede çıkaracak? Çözümü her genç kendi bireysel mücadelesiyle, yakınlarının desteğiyle buluyor. Seni  maddi ya da manevi anlamda teşvik eden bir dayın amcan yoksa bu piyasaya girmen zor. Çetin Altan gazetedeki köşe yazısında birtakım zorluklardan, sıkıntılardan bahseder sonra da yazısını şöyle bitirirdi: Enseyi karartmayalım. Ben de edebiyata gönül vermiş gençlere sesleniyorum: Enseyi karatmayalım.      


1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447