Hiç unutmam, koyunlarımızı Ökkeş amcamın güttüğü yıldı. Yaz günleri havalar sıcak olduğu için çobanlar, sürülerini öğleden sonra alır dağa çıkar, bir sonraki gün sabah saat 10’da köye dönerlerdi. Döndüklerinde de konu komşu sürülerin önünde durur, kendi koyun ve keçilerini ayırır evine götürürdü. Zaten hayvanlar da sahiplerini ve evlerini bildikleri için köyün içine gelince, evlerinin yolunu tutar, sürüden ayırılırlardı. Bu derece eğitilmişlerdi hayvanlar...
Yine bir yaz günüydü. Yine çobanlar güttükleri sürülerin eşliğinde köye girmişti. Herkes koyunlarını sayıp teslim almıştı. Biz de sayıp teslim aldık ama iki koyunumuz o gün eksikti, yoktu yani. Başka ailelerin de iki, üç hatta beş koyunu eksik olan vardı...
Koyunları kaybolan diğer komşularla birlikte her yeri aradık. Ama bulamadık. Koyunlar da en iyi besili olan koyunlarımızdandı. Babam ve diğer komşular çoban olan Ökkeş amcama koyunlarının eksik olduğunu söyleyip “Nerede koyunlar?” diye sert sert sordular ama Ökkeş amcam da hiç istifini bozmadan ve babamın da yüzüne bakmadan “Ne bileyim neredeler... İki yüz adet koyun güdüyorum hepsiyle tek tek ilgilenemem ki“ deyince diğer komşular sessiz kaldı ama babam sinirlenerek “Bu koyunların çobanı sen olduğuna göre senden başkasına da soramayız herhâlde beyefendi“ dedi ama bu defa Ökkeş amcamın yüzünden düşen bin parça misali tekrar “Bilemiyorum, dağlara çıkıp ararız belki bir taşın gölgesine çöküp uyumuşlardır ne bileyim“ dedi. Artık babam işin içinden bir bit yeniğinin olduğunu sezmiş bir vaziyette ve sinirli bir şekilde koyunları kaybolmuş diğer komşulara “Arkadaşlar dağa çıkıp koyunları aramaktan başka bir çaremiz yok, gelmek isteyen varsa ben çıkıyorum” dedi. Koyunları kaybolan herkes, babamın dediğine uyup, koyunların gece otlatıldığı bölgeyi aramaya, dağa çıktılar. Çıkmadan önce de babam bir kez daha Ökkeş amcama dönerek “Bu koyunların kaybolmasında senin ve diğer çobanların bir ihmali varsa herşeyi açık açık söyleyin biz de rahat edelim boşuna dağa taşa çıkıp yorulmayalım.” Dedi ama Ökkes amcam nuh diyor peygamber demiyordu,aynı şekilde “ Benim ve diğer çobanların bir suçu yok koyunların eksik olduğunu, burada, hep beraber gördük.“ deyince babam diğer komşularla ardına bakmadan bütün gün dağda kaybolan koyunları aramaya çıktılar kırk derece sıcağın altında. Onlar dağda koyun ararken Ökkeş amcam, telaşlı bir şekilde, çok sevdiği annemin yanına gelerek “ Yenge koyunları diğer çobanlarla birlikte hırsızlara sattık. Sizin koyunlardan da iki tane sattık ki durum anlaşılmasın. Ne olur gerisini sen abimle hallet. Eğer ortaya çıkarsa abim beni öldürür.” Deyince anam yarı gülerek, “Peki abin, dağda koyunları artık bulamayacağına göre eve gelecek, o zaman durumu hallederim sen merak etme... Ancak abin sana bağırırken de abine cevap verme“ deyince, Ökkeş amcam sustu, bir daha da konuşmadı taa ki babam diğer köylülerle birlikte, eli boş ve takatsiz bir vaziyette eve dönene kadar. Neticede babam dağdan döndü diğer komşularla birlikte... Ama dediğim gibi takatları kalmamış dağlarda geze geze ayakta duracak hâlleri de yoktu. Babam üç beş dakika hiç konuşmadan önüne bakarak üzgün bir şekilde oturdu. Anam, babamın bu durumunu görünce babama kaş göz edip dışarı çıkardı, durumu anlattı. Gerçeği öğrenen babam, bitkin düşmesine rağmen kan beynine sıçramış bir vaziyette yan tarafında çömelmiş, oturan Ökkeş amcamın üstüne çullanarak, temiz bir meydan dayağı attı. Amcam bağırmaya başladı. Bütün köylüler, amcamın bağırtısını duyup evimize koştu. Bu duruma kimi üzülüyor kimi de kahkahalarla gülüyordu. Neticede insafa gelen bir kaç komşunun da yardımıyla Ökkeş amcamı babamın elinden kurtardılar. Ama koyunlar gitmiş olay da böylece kapanmıştı...