Okuryazarlık insanlık tarihine Sümer ve Mısır kültürleriyle adım atmıştır. Sümerlerin çivi yazıları, Mısırlıların hiyeroglifleri yerleşik hayatın oluşmasında insanlara büyük olanaklar sağladı. Tabiatın kontrol altına alınması yazı kültürüyle oluştu. Nil nehri yılın hangi dönemlerinde taşacak ya da hangi arazilere hangi ürünler ekilecek gibi hayati bilgiler insan zihnine kaydedilmek yerine yazıya aktarıldı. Bilgi depolama yükü insan zihninden yazılı belgelere geçti .Yunan, Arap ve Latin alfabeleri sözlü dilin yazıya aktarılmasında insanlara çeşitli kolaylıklar sağladı Günümüzün gelişmiş uygarlıkları temellerini yazı kültürüne dayandırmaktadır. Tıpta, hukukta, mühendislikte ve diğer bilim dallarında ortaya çıkan gelişmeler yazı kültürünün gelişmesi sayesinde ortaya çıktı. Okulların yazı kültürünü geliştirmesi insanlığın ufkunu açtı. Sözlü kültürden yazılı kültüre, yazılı kültürden teknoloji kültürüne geçtik. Sözlü kültür yazılı kültürü, yazılı kültür de teknoloji kültürünü besledi. Günümüzde ise bir tıkanma noktasındayız.
Günümüz toplumları okuryazar gençler yetiştirmekte zorlanıyor. Vaktinin çoğunu okullarda geçiren çocuklar okuryazar olmaktan çok teknoloji bağımlısı bireyler haline geliyorlar. Teknoloji bağımlılığının olumsuz sonuçlarıyla günlük yaşamımızda sıkça karşılaşıyoruz. Teknoloji okuma yazmayla desteklenmeyince gençleri şiddetin kucağına itiyor.
Amerikalı sosyolog Barry Sanders Öküzün A’sı isimli çalışmasında Çete üyesi gençlerin yaşamıyla ilgili istatistiklere yer veriyor. Araştırma sonuçlarına göre Çete üyesi gençlerin çoğu okuma yazma bilmiyor. Kelime dağarcığı zayıf olduğu için kendisini söz ya da yazıyla ifade edemiyor. Tek ifade yolu olarak şiddet kalıyor. Bir süre sonra şiddet bir varoluş biçimi haline geliyor. Yazar gençleri şiddet sarmalından kurtarmanın yolu olarak sözlü kültürle desteklenen yazı kültürünün ailede ve okulda çocuklara verilmesi gerektiğini belirtiyor. Çete üyesi gençlerin çoğu parçalanmış ailelerin çocukları ve okula ya az gitmişler ya da hiç gidememişler. Vicdan, merhamet duyguları gelişmemiş. Cinayet işlemiş çete üyelerine suçluluk hissettiler mi diye sorulduğunda hayır cevabını veriyorlar. Suç Ve Ceza’da Raskolnikov vicdan muhasebesi yapar ve sonunda suçunu kabul eder. Teknoloji çağı suçluları olan gençler ise herhangi bir pişmanlık göstermiyorlar.
Neil Postman Televizyon Öldüren Eğlence isimli eserinde televizyon bağımlılığının insanlara verdiği zararlardan bahsediyor. Antony Burgess Otomatik Portakal adlı romanında çete üyesi bir gencin yaşadığı olaylar ve sonrasındaki rehabilitasyon sürecini işliyor. Bu eserler bir tehlikeye dikkat çekiyor. Gençleri şiddet, uyuşturucu gibi topluma zarar veren kavramlardan uzak tutmak gittikçe zorlaşıyor. Hasta nesiller ortaya çıkmaya başlıyor. Prof. Dr. Üstün Dökmen şöyle söylüyor: ’’Hiçbir nesil kendiliğinden bozulmaz. Mutlaka ondan önce bozanlar vardır.’’
Çocuklarımızı teknolojinin zararlarından uzak tutacak bir çok yol bulunabilir. Teknolojik ürünler karşısında geçirecekleri süreyi asgariye indirmek zorundayız. Kütüphanede geçirilecek vakit televizyon karşısında geçirilecek vakitten daha değerlidir. Eskiden dedelerimiz, ninelerimiz bize masal anlatırlardı. Biz neden çocuklarımıza masal anlatmıyoruz? Çocuklarımızı sinema yerine tiyatroya götürsek daha iyi olmaz mı? Drama konusunda yapılan çalışmalar çocukların drama yöntemlerini kullandıklarında kendilerini daha iyi ifade ettiklerini gösteriyor. Çocuklar ister okulda ister evde olsun, en iyi oyun oynayarak öğrenirler. Teknoloji firmaları bunu bildiklerinden bilgisayar oyunlarıyla çocuklara ulaşıyorlar. Fakat bu oyunların saklambaç, körebe, misket gibi oyunlardan farkı çok fazla şiddet içermesi. Çocuklar bilgisayar oyunlarının başında saatler geçirdiklerinde binlerce cinayete tanık oluyorlar. Bir süre sonra bu cinayetler ve şiddet normal bir olay haline geliyor.
Çocukların evde ve okulda kendilerini en iyi şekilde ifade etmelerini istiyorsak dil becerilerini geliştirmek zorundayız. Ne kadar çok kelime bilirlerse o kadar iyi olur. Dilin kurallarını öğretmek zorundayız. Onlarla konuşurken fıkra ,hikaye anlatalım, şiir okuyalım. Deyim ve atasözlerinden faydalanalım. Dilin eski dönemlerinden kalmış özlü sözlerden, vecizelerden örnekler verelim. Topluma mal olmuş, ünlü kişilerin tanınmış cümlelerini kullanalım. Çocuklarımız birer robot değiller. Öyleyse bir robot gibi konuşmasınlar. Yaşadıkları toplumun özelliklerini yansıtacak şekilde konuşsunlar. Konuşurken dili bozmasınlar. Bozduklarında uyaralım. Eğer uyarmazsak aynı yanlışa devam ederler. Ebeveynler olarak görevimiz çocuklarımızın dillerini en doğru şekilde kullanmalarını sağlamak. Onlara faydalı olacak kitaplar tavsiye edelim. Önümüzde iki aylık bir tatil var. Bu zamanı bol bol okuyarak geçirmeleri en büyük dileğimiz , gençlere okuyabilecekleri 10 kitap tavsiye ediyoruz. Herkese iyi okumalar.
1.Şinasi-Şair Evlenmesi
2.Namık Kemal-Cezmi
3.Ahmet Haşim-Piyale
4.Halide Edip Adıvar-Handan
5.Yakup Kadri Karaosmanoğlu-Nur Baba
6.John Steinbeck-Fareler ve İnsanlar
7.Honore de Balzac-Goriot Baba
8.Emile Zola-Germinal
9.Victor Hugo-Sefiller
10.Gogol-Müfettiş