Merhaba Muhammed Bey, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba. Öncelikle benimle söyleşi yapmanız beni onurlandırdı, teşekkür ediyorum. 1991 Ağrı doğumluyum. Evli ve üç çocuk babasıyım. Çocukluğumun bir kısmı Ağrı’da geçti. Ekonomik ve sosyolojik sebeplerden dolayı Konya’ya taşınmak zorunda kaldık. Şu an Konya’da ikamet ediyorum. Babam inşaat işçisiydi. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Ağrı’da okudum. Dördüncü sınıfı ve ortaokulu Konya’da okudum. Derslerimde oldukça başarılıydım, ancak babamın aniden rahatsızlanması nedeniyle lise hazırlık sınıfında okulu bırakmak zorunda kaldım ve okul hayatım o günden itibaren sona erdi. Okuyamadım ama okumaya ve öğrenmeye olan aşkım hiç bitmedi. Uzun yıllar inşaatlarda çalıştım, şimdi ise bir sitede apartman görevlisi olarak çalışıyorum.
Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Bu yaşıma kadar aklımda yazı yazmaya dair en ufak bir fikir dahi yoktu. Doğrusunu söylemem gerekirse; işlerimin yoğunluğundan, belki de tembellik desek daha doğru olur… Yılda bir kitap bile okumuyordum. Yıllarca içimde biriken okuma isteğinin otuzuma merdiven dayadığım bir zamanda sızacağını, patlak vereceğini tahmin edemezdim. Birden deli gibi okumaya başladım. Bir kitap bitmeden diğeri yanı başımda hazır bekliyordu. Hâl böyle olunca okumanın insana yüklediği sorumlulukları hissetmeye başladım, ama bu hissin yazı yazmak olduğuna emin değilim. Bir gün evime doğru giderken birden yazı yazma isteği doğdu bende. Tam olarak yazma fikri o an böyle oluştu. Eve gider gitmez bir şeyler karaladım ama düzensiz ve saçma bir makale olmuştu yazdığım yazı. Ertesi gün daha düzenli bir yazı için kalemi elime aldım ve ilk kitabım olan Kavga’yı yazmaya başladım.
Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Yazmaya başladığımı kimseye söylemedim; çünkü içine kapanık ve özgüveni oldukça zayıf biri olduğumdan çevremdeki insanların tepkilerinden çekindim açıkçası. Kavga’yı bitirdikten sonra yavaş yavaş söylemeye başladım. Tepkileri içime sindirmem gerekiyordu çünkü. Yazmaya başladığım ilk zamanlarda kimseden bir destek göremedim. Fakat ikinci kitabım olan Örümcek Ağından sonra özellikle eşimin ve kız kardeşimin desteğini hissettim. İkisinin de kitaplarla arası iyidir. Yalnız özellikle yakın çevremde olan insanların destekten çok merakları ağır basıyor. “Nasıl yazıyorsun, aklına nasıl geliyor, yazdıkların gerçek mi?” gibi sorular soruyorlar. Tabi desteğin gelip gelmemesi benim için bir şey ifade etmiyor artık; çünkü ben yıllarca genel olarak yalnız başıma mücadele ettim ve yalnızlığa alışığım.
Kimliğine kavuşmayı arzulayan bir kadının mücadelesini anlattığınız Hüma’nın Kimliği isimli kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Teşekkür ediyorum. Hüma’nın tek bir kişi olmadığını, Hüma’nın, bir toplumun kadınlarını ve o kadınların yaşayamadıkları güzelliklerini aynı zamanda çektikleri cefa ve eziyetleri temsil ettiğini öncelikle belirtmek isterim. Kitabın kurgusal yapısı zaten her sonraki bölüm için bir sürpriz barındırıyor. Yalnız hikâye okuyucuya salt bir dramatik dil kullanılmadan, yerine göre mizahi bir üslupla anlatılmış. Kitabın en can alıcı yerlerinin trajikomik sahneler olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Özellikle Bayram ve Arif pasajları ve Hüma’nın tepkileri hikâyeye ayrı bir renk katıyor. Kimliğine kavuşmak isteyen Hüma’nın, kimliğine kavuşup kavuşmadığını Bayram anlatacaktır. Okuyucu, bir kimliğin bir ailenin hayatını nasıl değiştirdiğine tanık olacaktır.
Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Başucu yazarlarım Tolstoy, İnsan Ne ile Yaşar, Gençliğim ve Çocukluğum, İvan İlyiç’in Ölümü. Yaşar kemal, Yılanı Öldürseler, Bu Diyar Baştan Başa. Stephen Kıng, Yazma Sanatı, Yeşil Yol. Jules Payot, İrade Terbiyesi. Sadık Hidayet, Kör Baykuş. Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu. Benim yazarlara bakışım şöyle; bir yazar hayatı boyunca gördüğü, yaşadığı olayları, büyük bir çaba ve özveri ile bir kitap haline getiriyor ve bu tecrübesini insanlara sunuyor. İnsanlara kalan ise o kitabı alıp okumak. Bir kitap yazmak doğurmaya benzer, kitabın da bir fikir olarak başlamasından tutundan son cümlesine kadar sancılı olduğunu bilmek gerekir. Bunları bilerek okuduğumda başta bu yazarların ve adını yazamadığımız birçok yazarın hayatıma elbette olumlu etkileri odu. Kendimi tanımama, ifade etmeme, insanları anlamaya, anlatmaya, dünyanın birçok ülkesine seyahat etmeme, savaşları ve onların kötülüklerini anlamama, barışı ve sevgiyi anlamama ve tüm bunları yazarak anlatmama vesile oldular.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Evet, şu anda üzerinde çalıştığım bir kitap var. Henüz ilk bölümlerini yazıyorum. Her yazarın bir yazım alışkanlığı var ve hepsine de yüksek derecede saygı duyuyorum. Ben kitaplarımı planlamadan yazıyorum ve henüz kitabın başında olduğum için hikâyenin nasıl sonuçlanacağını ben de bilmiyorum. O yüzden bir ipucu veremeyeceğim için özür diliyorum. Ancak öyle zannediyorum ki, psikoloji ve sosyoloji türünden olacak. Ben imgelerimi toplumun genelini analiz ederek bulmayı seviyorum, bir ailenin bunalımını anlatan bir kitap olacağa benziyor.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Kitap okumanın hobi değil, bir sorumluluk hatta bir zorunluluk olduğunu bilmek bizi her zaman gelişime ve öğrenmeye açık bir yola ileteceğini ifade etmek istiyorum. Okuyucular, kabalığımı mazur görsünler, yine kendimden bir örnek vermek istiyorum. Ben on beş yaşına kadar utancından ve çekingenliğinden konuşamayan birisiydim. Fiziksel olarak konuşabiliyordum ama ruhsal durumum buna müsaade etmiyordu. Yirmi dokuz yaşıma kadar kendini ifade dahi edemeyen biriydim. Sırf bu yüzden çevremdeki insanlar, benimle alay ederlerdi. Kitap okumak, beni kendime getirdi, silkeleyip düzenledi, özgüven verdi, mutlu etti. Demek isterim ki; benim gibi biri kitapla kendini bulduysa kıymetli okuyuculara çok daha fazlasını verecektir. Bunun yanında özellikle not alma alışkanlığı olanlar varsa kesinlikle hiç çekinmeden ilk hikâyelerini yazmaya başlasınlar. Okumak bir yerden sonra yazmaya itebiliyor ve bana göre yazı, çok kuvvetli bir anlatım biçimidir.