Demokrasi kültürü günümüzde dünyanın her yerinde bir sorun haline gelmiş durumdadır. Amerika’dan Rusya’ya, Çin’den Avrupa’ya her ülke demokrasinin tanımı ve ne olduğu üzerine kafa yoruyor. Nasıl yaşama geçirilmesi gerektiği konusunda tartışmalar yapılıyor. Demokrasi konusunda çok farklı görüşler var. Demokrasi üzerine yazılmış binlerce kitap var.
Demokrasinin kelime anlamı halk yönetimi demektir. Demos halk, kratos ise iktidar, yönetim, güç anlamlarına gelmektedir. Demokrasinin ilk ortaya çıktığı kentler Yunan kentleridir. Bu kentlerin çoğu bugün Anadolu toprakları içinde yer alıyor. Ülkemiz için demokrasinin beşiği denmesinin sebebi budur. Demokrasi kültürünün filizlendiği topraklarda yaşıyoruz. İlk forum alanları, amfi tiyatrolar, saraylar, sokaklar Ege bölgesinde bulunuyor. Efes antik kentini gezenler insanların toplanıp kararlar aldıkları alanları görebilirler. Sokrates, Platon, Aristo, Stoacılar gibi düşünürler demokrasi konusunda farklı fikirler ileri sürdüler. Sokrates demokrasiyi yönetim biçimlerinin en kötülerinden biri olarak görmektedir. Daha sonraki düşünürler ise demokrasiye daha çok sahip çıkıyorlar. Demokrasinin ne olduğunu anlayabilmek için önce halkın ne olduğunu anlamak gerekiyor.
Atatürk’ün Halkçılık ilkesinin tanımına göre Halk, farklı inançlardan, kültürlerden gelip ekonomik olarak işbirliği yapan insanların oluşturduğu imtiyazsız, kaynaşmış bir kitledir. İçinde işçilerin, köylülerin, esnafların, memurların, zenginlerin bulunduğu insan topluluğudur. Değişik bölgelerden göç etmiş insanlar bir araya gelir ve halkı oluşturur. Bu farklı insanların yönetimi nasıl olur? Halkın yönetimi demokratik olursa halka faydalı olur. Halkın yönetimi halkın kendi iradesiyle olursa başarıya ulaşılır. İnsanlar kendi yönetimleriyle ilgili kararlarda söz sahibi olurlarsa hem daha mutlu olurlar hem de daha çok özveri gösterirler. İnsanların birbirlerine saygılı olmaları, farklı kültürlerden, farklı inançlardan, farklı etnik kimliklerden kişilere değer vermeleri demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Demokrasi özünde bir arada yaşama kültürüdür. Farklı olana saygılı olma işidir. Bizim gibi olana saygılı olmak kolaydır. Zor olan farklı olanı kabullenebilmektir. Bir arada yaşama kültürü çatışmayı değil uzlaşmayı gerektirir. Edebiyatımız kavgayı değil uzlaşmayı tavsiye ediyor. Farklı olanı anlamaya çalışmayı öneriyor. Bu konuda edebiyatımızdan birçok örnek verebiliriz. Önemli olan bu örnekleri okuyup geçmek değil içimize sindirebilmektir. Atatürk, "Demokrasi ilkesinin en yeni ve akıcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir." demiştir.
İlk çağlardan günümüze Anadolu topraklarında çok kan aktı, çok acılar çekildi. Çok analar gözyaşı döktü. Ozanlarımız, aşıklarımız, şairlerimiz hep barışı savundular, dostluğu, kardeşliği övdüler. İşte size örnekler:
Yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü-Yunus Emre
Ne olursan ol gel, Bin kere tövbeni bozmuş olsan da gel. - Mevlana Celaleddin Rumi
Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan bizden değildir. - Hacı Bektaş-ı Veli
Bir toplum, hoşgörüsü kadar güçlü, sağlam, haklıdır. Zulmü kadar zalim, zayıftır. - Yaşar Kemal
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. - Nazım Hikmet
Bir insan ya insan olmalı, insanlar için canını vermeli ya da kalabalık etmemeli dünyamıza. - Orhan Kemal
Anadolu coğrafi açıdan Doğu ile Batı arasında bir köprüdür. Doğu kültürleri ile Batı kültürleri burada tanışıp kaynaşır. Bizler burada Arnavut ciğeri ile Rus salatası yeriz, Arnavut kaldırımında yürür, bahçemizde Cezayir menekşesi yetiştiririz. Pazarda Hint kınasının yanında Arap sabunu satılır. Her kültürden insan burada kendine yaşam alanı bulur. Atatürk döneminde Nazi Almanya'sından kaçan Yahudi bilim adamları Türkiye’ye gelip burada bilimsel çalışmalar yaptılar.
1930’lu yıllarda Akşam gazetesinde iki yazarımız; Nazım Hikmet( Orhan Selim takma adıyla) ile Peyami Safa farklı konularda tartışmaya yönelik yazılar yazıyorlardı. Yazılarında birbirlerini eleştiriyorlardı. Bu yazılarda herhangi bir küfre, adi söze rastlamak mümkün değildir. Demokrasi kültürünün ne olduğunu anlayabilmek için bu yazıları okumak gerekir. Nazım Hikmet’in Necip Fazıl Kısakürek’e mektubu ve onun cevabı demokrasi kültürüne bir örnektir. Bu yazarlar farklı siyasi, edebi, felsefi görüşleri savunuyor olabilirler. Fakat bu yazılarda karşıdakini küçük görme, aşağılama asla bulunmaz. Küfür, argo hiç yoktur. Birbirlerini eleştirirler ama karşı karşıya geldiklerinde birbirlerinin yüzüne bakamaz duruma gelecek sözler sarf etmezler. Eleştiriler saygısızlığa sebep olmaz. Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz insanların başarabileceği bir kültür değildir. Bunu ilk çağlarda Platon söylemiştir. Eğitim kalitesi yükseldikçe demokrasi kültürü de gelişecektir. Bu konuda devlete ve bireylere çok iş düşüyor. Hepimize kolay gelsin.