Merhaba Can Bey, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1982 yılında İstanbul’da, şanslı olarak kütüphanesi olan bir evde doğdum. Okumayı sökmem dahi eve giren dönemin mizah dergileri sayesinde gerçekleşti. 90’lar ve 2000’lerin politik atmosferinde, epey çalkantılı yılların içinden geçerek bugünlere sağ salim gelebildim. Akdeniz Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümünü bitirsem de sektördeki insan kumaşı ve yoğun emek istismarını görerek sektörden profesyonel anlamda uzak durdum. Bunun yerine turistlere el emeği ürünler sattığım bir gelir modeline geçtim. Böylece hem sektörün sömürü çarkına ortak olmamış oldum, hem de kendi işimi yaparak zamanımı yönetebilen bir noktaya gelip kendimi özgürleştirdim. Gezi isyanının akabinde, 2013 sonlarına doğru Asya maceram başladı. Ve tabii ki yazı maceram da…
Her gezginin bir yola çıkma hikâyesi vardır. Sizi yollara düşüren hikâye nedir?
Beni yollara düşüren şey, Türkiye’nin Gezi sonrası içinden geçmekte olduğu sosyal-politik durum oldu. Günümüzde tartışılmakta olan beyin göçünün ilk dalgası Gezi sonrasında başladı. Ülkenin nahoş koşulları ve içimde her daim var olan macera ruhu bir araya gelince kendimi yollara vurdum. İyi ki de bu maceraya açılmışım. Şu hayatta ardımdan bir ürün bırakmama vesile oldu.
Uzun yıllar Güneydoğu Asya’da yaşadınız. Seyahat ve yaşam notlarınız asyapolitik.com üzerinden binlerce okuyucuya ulaşıyor. Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi gezdiğiniz ülkeleri yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir?
Asya’da yola çıktığınızda kendiniz gibi binlerce sırt çantalı gezgin (Backpacker) ile karşılaşıyorsunuz. Bu gezginlerin ellerinde, kitapçılarda, kaldıkları hostellerde “Lonely Planet” isimli rehber kitapçıklar gördüm. Avustralyalı gezgin bir çiftin hazırladığı bu rehber kitapçıklar ufkumu açtı, konuları ele alışları hoşuma gitti. Hem gezilip görülebilecek lokasyonlar detaylıca anlatılıyordu, hem de o ülkeye dair politik ortam, tarih , kültür işleniyordu. Bunun Türkçesini yapma hevesiyle blogger’lığa başladım. Bilgisayarım bile yoktu, ekranı kırık bir İphone4’ten bloglarımı yazmaya başladım. Bu kadar uzun yazıların telefonda nasıl hazırlanabildiği bazı okuyucuları şaşırtıyordu. İlerleyen yıllarda aldığım laptop ve Türkiye’de ailemden istediğim Türkçe klavye sayesinde daha rahat koşullarda yazabildim. Türkiye’ye geri dönüşümle birlikte bu yazıları kitap formatında bir araya getirme fikrine yoğunlaştım.
Bu yolculukta size kimler destek oldu?
Açıkçası yola çıkarken Phuket’te yaşayıp beni Asya’ya ilk davet eden çocukluk arkadaşım Fırat dışında kimseden bir destek almadım. Zaman içinde Asya’daki Türk komünitesi ile tanıştım, güzel dostluklar edindim. Uzun yıllar yaşadığım Kamboçya’da, özellikle zorlu pandemi yıllarında hem çok fazla Türk’e destek oldum, hem de destek aldığım dostlarım oldu. Her anlattığımda dostlarım tebessüm ederler; Asya’ya 1300 dolar ile gidip 300 dolar ile geri döndüm. Dokuz yılda zararım 1000 dolar.
Dokuz yıl yaşadığınız Tayland, Vietnam, Kamboçya ve Laos'tan, tarih ve günümüz arasındaki diyalektik bağı koruyarak sosyo-politik gözlemlerinizi paylaştığınız Güneydoğu Asya Rehberi isimli eseriniz Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?
Çok teşekkürler. Güneydoğu Asya (özellikle Tayland) hem yıllardır turistik olarak Türk insanının odağında, hem de bölgenin politik geçmişi Türkiye’deki geleneksel sol okuyucunun ilgisini çekmekte. Anlattığım dört ülkenin ikisinde, dünya üzerinde az sayıda kalmış olan Komünist parti iktidarları mevcut. Kamboçya ise Kızıl Khmer iktidarı nedeniyle kanlı ve enteresan bir tarihe sahip. Bu kitap hem gittiğiniz ülkelerin tarihini, kültürünü, bugünkü siyasi ve ekonomik yapısını anlatıyor, hem de bir gezi rehberi vasfıyla turistik destinasyonlardan haberdar ediyor. Bölgede uzun süre yaşamış biri olarak, sıradan bir gezginin ulaşamayacağı ilginç bilgileri okuyucu ile paylaştım. Bilhassa Vietnam Savaşı’nı merak edenler için eşsiz bir kaynak oldu. Zira Vietnam yazısını hazırlamak bir senemi aldı, çok emek verdim. Kitabın basımı için ona yakın yayınevi ile kontağa geçtim. Bana tek olumlu dönüş yapan, daha önce bir gezi kitabı basmış olan Alaska Yayınları oldu. Kendilerine bu vesile ile tekrardan teşekkür etmek istiyorum.
Başucu gezgin, yazar ve kitaplarınız nelerdir? Gezginlerin, yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Daha önce de bahsettiğim Lonely Planet serisini gezi rehberi olarak tek geçerim. Zira yazarlık serüvenine atılmamda etkisi oldu. Türkiye’de en çok feyz aldığım yazar Hakan Günday ve onun yer altı edebiyatı eserleri oldu. Dünya romancılarından ise insan psikolojisinin derinliklerinde dolaşan Dostoyevski favorim. Çocukluk yıllarımda kitap okumayı bana sevdiren Jules Verne’i de unutmayalım.
Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?
Latin Amerika seyahati için kendimi motive etmeye çalışıyorum. Kim bilir belki bir gün Güney Amerika Rehberi de yazarım.
Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Okumak insanı derinleştirir. Sosyal medyanın insanın odağını tarumar ettiği, insanı yüzeyselleştirdiği çağımızda kitapları terk etmemek çok önemli. Okuyun, yazın, çizin. Çağa teslim olmayın!