Orkun Cabi: Sivrisinekle İmtihanım

Yazar Orkun Cabi'nin Edebiyat Gazetesi'nin ağustos sayısında yayımlanan Sivrisinekle İmtihanım isimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Nedir bu insanoğlunun sivrisineklerden çektiği? Yaz gecesi denince akla gelen ilk olumsuzluklardan biri sanırım sivrisinekler. Geçen gece bir sivrisinekle iddialaşmam sonucunda yaşadığım komik olaydan sonra bu ay sivrisineklerle ilgili bir yazı yazmaya karar verdim. Geçen sene yazlıktaki sineklik telleri yenilendikten sonra epey bir süredir rahat uyuyordum geceleri. 

Orkun Cabi: Sivrisinekle İmtihanım

Odaya girip kulağımın dibinde vızıldayarak uykumu bölen sivrisineklerden kurtulmuştum. Fakat geçen gece nasıl olduysa bir tane sivrisinek içeri sızmayı başarmış. Gecenin bir yarısı kulağımın etrafında bir azalıp bir artan klasik sivrisinek uğultusunu duyunca, tam uyku halinden yarı uyku haline geçerek, uyumak ile uyanmak arasında bir yerlerde, karar vermeye çalıştım. Taktik olarak, genelde uyuyamayacağıma karar verdiğim anda, hızlıca yataktan doğrulup mümkün olan en kısa sürede odanın lambasını yakıp, yatağa en yakın yerlerde ararım sivrisineği. Genel de bu uyanıklar lamba yanınca, istop oyununda ebenin topu yakaladığı anda, istop diye bağırması ile herkesin aniden durması gibi, en yakın yere konuyorlar. Lambayı yakıp seri göz kırpışları ile göz bebeklerimin merkeze odaklanmasını sağladıktan sonra, hızlıca yatak başucu civarını tarayarak sivrisineğin yerini tespit edebilirsem, hakem penaltıyı veriyor. Orada maharet penaltıyı gole çevirebilmek. Fakat bir de penaltıyı kullanırken gürültü yapıp ev halkını uyandırma endişesi var. O yüzden mümkün olan en teknik penaltı vuruşunu yapmak gerekiyor. Bunun için yıllardır kullandığım metod genelde kirli bir tişört olur. Tabi ilk vuruşta vurdun vurdun, yoksa iş zorlaşıyor. Nasıl bir savaş programı yüklenmişse oncacık hayvana, öyle bir savunmaya geçiyor ki, en kuytu köşelere en ulaşılmaz yerlere saklanıp sabırla bekliyor. Bulamayıp yatayım artık dedikten hemen sonra uykuya dalar dalmaz tekrar başlıyor kulağının dibinde uğuldamaya. Hele bir de seni ısırdıktan sonra kanını emip ağırlaştıysa, yüklü kargo uçağı gibi daha fazla ses çıkarmaya başlıyor. Tüm yaz içeçekleri bir zerre kan ama bütün yazı zehir ediyorlar, ne balkonda rahat bırakıyorlar ne uyurken huzur veriyorlar. Halbuki bu sivrisineklerle bir anlaşma yapabilsek, biraz  akıllı olsalar, sendikalaşsalar mesela, ya da efendi bir mafya teşkilatına da razıyız, yaz başı bağış toplasalar, bir iki gram kan verenle anlaşıp sokmasalar diyetini ödeyeni; ben her yaz başı verirdim bunlara bir miktar kan. 

Neyse geçen akşam uzun zamandır sivrisinekler tarafından rahatsız edilmediğim için kafamın etrafında duyduğum sivrisinek uğultusuna, yarı uyku halimde, aldırış etmemeye karar verdim. Dedim içerde sadece bir tane sivrisinek var, ne istiyorsa yapsın, kalkmayacağım. Nasıl olsa uyku ağır basar, uyuya kalırım. Artık neremden sokar, ne kadar emer; dedim serbest, bu gece senin gecen olsun sivrisinek, kalkmayacağım. Ama sanki sivrisinek benim niyetimi ve vurdum duymazlığımı hissetti, sanki benim ona aldırmama kararıma gıcık oldu. Peşpeşe kulağıma doğru bir iki artan ses sortisi yaptı fakat  kararıma sadık kalarak oralı olmadım. Ama birden daha önce yaşamadığım, hiç beklemediğim bir şey oldu, kulağımın etrafında uçuş yapan sivrisinek ani bir hamle ile kamikazeye bağlayıp burun deliğimden içeri dalmaz mı? Bugüne kadar hiç başıma gelmemişti bu. Sivrisinek kaale alınmadığını anlayıp inadına mı yaptı, yoksa bunların nihai amaçları aslından buydu da, bu geceye kadar hiç bu raddeye gelmesine müsaade etmediğim için mi daha önce başıma gelmemişti bu. Tabi burun deliğinin içinde kanat çırpmaya devam etme şansı olmayacağını o da anladı ve hemen geri kaçtı sanırım. Ben de panik halinde burundan dışarı sertçe verilen köpek nefesi ile yataktan fırladım. Bir yandan hala içerideyse daha fazla ilerleyemeyip içeride ölsün diye telaşla burnumu kaşıyordum. Tabi anında eski taktiğe dönmeye karar verip lambayı yakmaya koştum ki lambanın bozuk olduğu aklıma geldi. Hemen odadaki banyonun ışığını açıp, o ışıktan  yararlanarak görmeye çalıştım içeriyi. Fakat pek net görünmüyordu etraf. Koltuğun üstünde görüp elime aldığım tişörtle sağa sola aduket çekerek sivrisineği sanki görüyormuşum gibi aldatmaya  çalışarak havalandırıp banyodaki ışığa çekilmesini sağlama çabası içerisine girdim. Epey bir gezindikten sonra kamikaze sivrisineği banyonun tavanına yakın bir irtifada uçarken gördüm. Eminem’in şarkısında söylediği gibi tek bir şansım olduğunun farkındaydım.  Beynimin içinde çalan şarkının sözleri ‘do not miss your chance’e gelince hızlı bir kararla sivrisineğe doğru elimdeki tişörtle son aduketi çektim. İyi yere göndermiştim atışı ama isabet kaydettiğimden tam emin olamadım. Kısa bir süre arama kurtarma ekibi gibi etrafı taradıktan sonra, her ne kadar kara kutuyu bulamasam da, vurmuş olduğuma kendimi inandırarak tekrar yatağa uzandım. Neyse ki bir daha uyanmadım, sanıyorum indirmişim keratayı. 

Dünya kurulduğundan beri belki en çok insanın ölümüne neden olan bu canlıyı pek sevmesek de nefret de edilmiyor nedense. Belki de fazla ortada görünüp göze batmadıkları için. Mesela  kara sinekler gibi yemeklere konmuyorlar ya da arılar gibi canımızı yakmıyorlar. Sadece geceleri rahatsız ediyorlar bizi. Zaten bu iğnecilerin kaşındırma sebepleri de bizi düşündükleri için. Soktuktan sonra kanama olmasın diye bıraktıkları salgı imiş bizi kaşındıran. Ama tabi iyi birşey de söylenmiyor haklarında, ya da olumlu benzetmelerde kullanılmıyorlar. Mesela eli çok hafif bir hemşireye sivrisinek gibi hiç hissettirmeden sokar iğneyi denmiyor.  Yakından bakıldığında tipleri de komik, karikatür gibiler ya da çok kolay karikatürize edilebiliyorlar. Belki de bunlar yüzünden hala çok nefret edilmemeleri.

En çok insan kaybına sebep oluşlarına gelince bilindiği gibi sıtma başta olmak üzere yaydıkları hastalıklar. Öyle ki Afrika’nın en fazla nüfusa sahip olan yerleri yüksek olan yerler imiş. Sebebi ise sıcaklık daha düşük olduğu için sivrisineklerin yaşamasına daha az elverişli coğrafyalar olması. İşte Dünya’nın en zeki varlığı insanoğlunun nüfus yoğunluğu bir küçücük sivrisineğe bağlı olarak şekil alabiliyor. Hatta yeri gelmişken insana bu yönden bakıldığında diğer bir ilginç bilgi de Dünya’da nüfusun en kalabalık olduğu yerler pirincin en fazla yetiştiği bölgeler, hatta bu bölgeye pirinç halkası deniyor; Güneydoğu Asya. Pirinç doğru tarımla yılda üç dört kez mahsul verdiği için insanoğlu doyduğu bu bölgede en fazla çoğalmış. Bu çok kibirli insanoğlu maalesef Dünya’ya uzaktan bakınca bir bakteri gibi doydukça çoğalmış ve hastalıklarla azalmış. Sivrisineklerin nüfusa etkisi ve pirinç halkası mevzusunu bir doktor arkadaşımla ettiğim sohbet esnasında paylaşınca, o da şöyle bir ekleme ile; Evet aslında insan dünyaya uzaktan bakıldığında nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bir bakteri gibi yaralar açıyor ve yeryüzünün bir yara gibi kabuk bağlamasına sebep oluyor benzetmesini yapmıştı. Büyük şehirlerde taşla, betonla toprağın ve yeşilin üzerinin örtülmesini Dünyanın kabuk bağlayan yaralarına benzetmişti.  Sivrisineklerin bölmediği deliksiz uykular, kaşıntısız geceler, gereksiz lüksler yüzünden kirlenmeyen bir Dünya dilerim herkes için.

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447