Çocuklarımıza Okuma Alışkanlığı Kazandırmamız Gerekiyor

Edebiyat Gazetesi olarak Alaska Yayınlarından çıkan Türk Adını Unutma kitabının yazarı Ferhat Arman ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
0

Merhaba Ferhat Bey, okuyucularımıza kısaca kendinizden bahseder misiniz? 

Küçük bir kasabada doğdum. Her gün ilçe kütüphanesine gitmeyi çok severdim. On iki yaşıma kadar, o kütüphanede yaşıma uygun olan tüm kitapları tekrar tekrar okurdum. Daha çok olsa tekrar tekrar aynı kitabı okumazdım sanırım. Gaziantep mühendislik fakültesi mezunuyum. İsrail, Yemen, Pakistan, Ukrayna, Kazakistan, Rusya'da uzun yıllar inşaat mühendisi olarak çalıştım. 48 yaşında evlendim, 2 aylık bir oğlum var.

Yazar Ferhat Arman

Yazma yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz? Sizi kitap yazmaya yönlendiren nedenler nelerdir? 

Aslında hep okuyucuydum. Sonra çocukluktan beri sevdiğim Orhun kitabeleri ile ilgili çocuklar ve gençler için değişik  roman olmadığını düşündüm. İlk başta toparlayamadım. Sonra bölümlere ayırdım.50 yıllık bir bölümü anlatmam gerekiyordu. Bazen altı ay bir kelime yazmadım. Bazen de aklıma gelenleri telefondan mesaj atarak kaydederek yazdım, çünkü sonra unutuyordum. Uzun zaman geçtiği için bir yerde durup, bitirip yayınladım. Aslında her sene daha da güzel oluyordu bana göre. Şimdi de acaba erken  mi çıkardım diyorum. Geçen kitaba eklemeyi unuttuğum bir şiirimi buldum. İkinci bir romanım daha var ama toparlaması uzun zaman alır.

Yazarlık sizin için ne ifade ediyor? 

Aslında kendimi yazar veya şair olarak görmüyorum, hayalciyim ben olay anını hayal ediyorum. Kitaplarımda ki savaş şiirlerini ben yazdım o ruh ve hayal alemine yaklaşarak yazdım.

Savaşçı Türk milletinin tarihini unutmaması için kaleme aldığınız Türk Adını Unutma isimli kitabınız Alaska Yayınları’ndan çıktı, tebrik ederiz. Kitabınızda okurlarınızı ne gibi sürprizler bekliyor?

Çocukluktan veya gençlikten  beri bildiğimiz kitabelerdeki sözlerin bir kurgusunu yapmaya çalıştım. Kendi yarattığım kahramanın da kitabelerde ki gerçek kahramanların önüne geçmesini engellemeye çalıştım. Bir ara için de geçen küçük bir aşk hikayesini kitabın gerçek amacının önüne geçtiğini düşünerek içinden birazını çıkarttım. Bildiğiniz gibi her roman biraz yazarın da karakteridir. Bu roman  bir tarih bilgisi için de yazılmadı hemen belirteyim. Kitabedeki gerçek kahramanların hala romanlarda, dizilerde ve filmlerde hak ettiği yerini almadığını düşünüyorum. Kitapta tüm hayatını Türk milletine ve Kağanlarına  adayan Temir’in maceralarını bulacaklar. Temir aslında Türk milletidir. 

Başucu yazar ve kitaplarınız nelerdir? Yazarların ve kitapların hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?

Çocukken kitap okumak için çok kitap bulamadığım için evimde kitap tutmuyorum, okuyup hemen başkasına veriyorum. Küçüklüğümde dede korkut kitaplarını onlarca kez okumuşumdur. Gençliğimde rus klasiklerini de severek okudum. Tolstoy sanırım en sevdiğim yazardır. Divanı Lügatı Türk'ten bazı ölmüş kelimeleri bulup kitabıma koymak istedim mesela Şenbul diye bir kelimeyi buldum ve  koydum. Gece yarısından sonra devam edilen içkili eğlence anlamında. Günümüzde after party olarak kullanılıyor.

Üzerinde çalıştığınız yeni bir kitabınız var mı? Okuyucularınıza ipucu verir misiniz?

Birinci dünya savaşının başından başlayıp. Enver Paşa, Mustafa Kemal paşanın da geçtiği aynı tarzda bir roman daha yazmaya çalışıyorum. Kitabın adı Turan Günlükleri olacak. Birisi bu ismi beğenirse seve seve kullanabilir bu arada gizlimiz yok.

Son olarak okuyuculara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

İki konu hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Çocuklarımıza her ne olursa olsun okuma alışkanlığının kazandırılması gerektiğini söylemek istiyorum. Gelişmiş milletler seviyesine çıkmak için önce edebiyatta ve sanatta gelişmemiz gerektiğini göz ardı etmemeliyiz. Bu ikisinde uç noktada olursak zaten bilimsel olarak da kendimizi en önde bulacağımıza eminim. Yeni kabul edilen ortak Türk alfabesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Eskiden beri şöyle bir fikrim vardı. Tüm Türk ülkeleri eğer Divanı Lügatı Türk'ten her yıl 10 eski Türkçe kelimeleri eğitim müfredatına sokarsa 100 yılın sonunda sadece Türk'e ait olan Sibirya'dan Balkanlara bir edebiyat dilini de yaratmış oluruz. Dilimiz başka dillerin etkisi ile solmamış ve ölmemiş olur.  Saygılarımı sunuyorum herkese.

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2024 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447