Ankara kentinin Türk Edebiyatı’nda özel bir yeri vardır. Ankara’nın 13 Ekim 1923’te başkent olması bir milattır. Kültürün, sanatın başkenti olması Cumhuriyet döneminde olmakla birlikte Ankara’da edebiyat faaliyetleri daha eskilere gitmektedir. Ankara’da edebiyatı eskiden alıp bugüne getirmek uzun bir çalışmanın ürünü olacaktır. Burada Ankara Edebiyat ilişkisine kısaca değinmeye çalışacağım.
Türkistan’da yesevilik tarikatını kuran Ahmet Yesevi, yetiştirdiği müritlerini Anadolu’ya gönderdi. Bu müritler gittikleri yerlerde İslam dininin tanınıp yaygınlaşmasını sağladılar. Bu müritlerden biri Ankara’ya yerleşen Hacı Bayram Veli’dir. Hacı Bayram Veli Ankara’da tekkesini kurdu ve dinin yaygınlaşması için ömrü boyunca çalıştı. Hacı Bayram Veli’nin eserleri şunlardır: Güçtür Feleğin Yayı, Çalabım Bir Şar Yaratmış, Sen Seni Bil Sen Seni, Şathiyye, Malakat, Velayetname, Şerh-i Besmele. Bayramiyye tarikatının kurucusu olan Hacı Bayram Veli’nin mezarı Ulus’ta bulunmaktadır.
Ankara’nın Nallıhan kasabasında türbesi bulunan önemli din adamı Taptuk Emre, Yunus Emre’nin şeyhidir.Yunus Emre’nin yetişmesinde katkısı bulunan Taptuk Emre tasavvufun yaygınlaşmasında etkisi olan bir din adamıdır.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Ankara her alanda gelişme gösterdi. Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ün davetiyle aydınlar, yazarlar, şairler Ankara’ya geldiler. Yahya Kemal Beyatlı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Mehmet Akif Ersoy, Yunus Nadi, Falih Rıfkı Atay savaşta her türlü çabalarıyla Ankara Hükümetine destek verdiler. Savaş sonrası yazdıkları eserlerle hem Kurtuluş Savaşı hakkında bilgi verdiler hem de Ankara’yı tanıttılar. Bu eserler sayesinde bizler bugün yakın tarihimiz hakkında ayrıntılı bilgiye sahibiz. Falih Rıkı Atay’ın Çankaya’sından bir alıntı: ’’Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz.’’ Ankara’nın Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki durumunu öğrenmek için Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara’sını, Memduh Şevket Esendal’ın Ayaşlı ile Kiracıları’nı mutlaka okumak gerekir. Yakup Kadri’nin Politikada Kırk Beş Yıl isimli kitabı Ankara’daki politika günlerini anlatmaktadır. Yahya Kemal Beyatlı Ankara’yı bir türlü sevememiştir. Ankara’nın nesini seviyorsunuz diye sorduklarında İstanbul’a dönüşünü demiştir.
Cumhuriyeti kuran kadroların büyük çabaları sonunda Ankara kültür sanat kenti haline geldi. Tiyatro, opera binaları, Halkevleri, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Ankara Radyosu, Musiki Muallim Mektebi ve daha birçok kurum alanlarında sanatçılar yetiştirirken edebiyat sanatının gelişmesine de büyük katkıda bulundular. Tiyatro, opera eserlerine sahneye konması için edebi metinler yazıldı. Ortam edebiyatın gelişmesi için uygun bir hale geldi. Otuzlu kırklı yıllarda Ankara sokaklarında birçok yazar, şair dolaşıyordu. Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Nurullah Ataç, Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve daha ismini unuttuğum pek çok yazar, şair Ankara’da yaşadı, eserlerini burada verdi. Sabahattin Eyüboğlu bir dönem Tercüme Bürosu’nun başındaydı. Tercüme Bürosu’nda Orhan Veli Kanık çalışırken babası Mehmet Veli ise Ankara Radyosunun müdürüydü. Melih Cevdet ve Orhan Veli’nin yaşadığı bir trafik kazası ise Çubuk Barajından dönerlerken olmuş ve Orhan Veli bu kazadan ağır yaralı olarak kurtulmuştur. Sabahattin Ali’nin Ankara’da ailesiyle oturduğu ev, bugün herkesin uğrak yeri olan Kızılay’daki Dost Kitabevi’nin üst katıdır. Garip akımının en büyük destekçisi olan, onları edebiyat dünyasına tanıtan Nurullah Ataç dil konusundaki özenli çalışmalarıyla Türkçenin zenginleşmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Uzun yıllar Ankara’da yaşayan Nurullah Ataç’ın önemli eserleri şunlardır: Günlerin Getirdiği, Okuruma Mektuplar, Harita ve Topraklar, Günce, Bitmemiş Öyküler.
Ankara’da kültür sanat hayatı bir dönem kesintiye uğrasa da her zaman canlı olmuştur. Yetmişlerde, seksenlerde, doksanlarda birçok sanatçı Ankara’da yaşadılar ve hala Ankara’da yaşayan sanatçılar edebiyata yön vermeye devam ediyorlar. Sincan’nın Kafkası adı verilen Hasan Ali Toptaş uzun yıllar Maliye’de çalıştıktan sonra emekli olmuş ve eserlerini Ankara’da vermiştir. Sincan’da yaşamaya devam etmektedir. Eserlerinden bazıları şunlardır: Gölgesizler, Kuşlar Yasına Gider, Uykuların Doğusu, Ben Bir Gürgen Dalıyım. Türk şiirinin önemli şairlerinden Ahmet Telli Türkçe öğretmenliğinden emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşti. Günümüzde onu Ankara sokaklarında görebilirsiniz. Şiir kitaplarının isimleri şunlardır: Yangın Yılları, Hüznün İsyan Olur, Dövüşen Anlatsın, Saklı Kalan, Su Çürüdü, Belki Yine Gelirim, Çocuksun Sen, Kalbim Unut Bu Şiiri, Barbar ve Şehla vd. İkinci Yeni akımının şairlerinden Cemal Süreya şiirinde Ankara Ankara, en iyi kalpli üvey ana demektedir.
Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Yaşar Kemal bir dönem Ankara’da bulunmuş, Cumhuriyet gazetesinde çalışmıştır.
Şair yazar Murathan Mungan DTCF mezunudur. Fakülte yıllarında yazdığı tiyatro oyunlarıyla Türk Edebiyatı’nda kendine yer edindi. Daha sonra yazdığı şiir ve romanlarıyla edebiyatımızda haklı bir ün kazandı. Mahmut ile Yezida, Geyikler Lanetler, Taziye isimli oyunları yazara ün kazandıran oyunlardır. Asıl mesleği eczacılık olan yazar Erendiz Atasü günümüzde Ankara’da yaşamakta, yazdığı romanlarıyla Türk Edebiyatı’nın gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Ankara’da yaşayan şairler, yazarlar kimi zaman Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkıp gelecek kuşaklara bu değerleri aktarmışlar, kimi zaman da muhalif görüşleriyle aydın sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Farklı görüşleri yüzünden Ankara’nın cezaevlerini ziyaret etmek zorunda olan sanatçılarımız da bulunmaktadır. Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek’in Ulucanlar Cezaevinde yattıkları bilinmektedir. Günümüzde edebiyata yön veren yayınevlerinden Can Yayınlarının kurucusu Erdal Öz’ün Gülünün Solduğu Akşam kitabında Mamak Cezaevindeki anıları bulunmaktadır.12 Eylül döneminde birçok sanatçı Ankara’daki cezaevlerinde hapis yattılar.
Yazılan pek çok roman ve hikayede Ankara mekan unsuru olarak kullanılmıştır. Mekan tasvirleri açısından şehir sanatçılara zengin malzeme sunmaktadır. Sokakları, parkları, Anıtkabir'i, gecekondu mahalleleri, tarihi mekanları ile Ankara yazarlara ilham kaynağı olmaktadır. Melih Cevdet Anday’ın Ankara’da yazdığı bir şiirle yazımı bitiriyorum. Herkese iyi okumalar.
RAHATI KAÇAN AĞAÇ
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredi
Fırat Kasap / Edebiyat Gazetesi / Aralık 2024 / Sayı 23
Fırat başkan yine döktürmüş, maşallah.
YanıtlaSil