Şu anda bu yazıyı muazzam bir orkestra şefinin yönettiği bir konseri dinlerken, konserdeki her detaya hayran olmuş şekilde yazıyorum. Konser salonu da, sanatçılar da öyle eşsiz ki, çıt çıkarmadan tüm duyu organlarımı kullanarak alanda pür dikkat büyülenmiş şekilde gözlemde kaldım uzunca bir süre.
Muazzam ağaçlara, çeşit çeşit kuşlara ve çiçeklere ev sahipliği yapan bir ormandayım. Çiseleyen yağmura, rüzgar eşlik ediyor, kuş cıvıltıları da fonda. Yağmur nedeniyle, çimenlerden yayılan koku ise meditatif bir ortama dönüştürdü tüm ormanı bir anda.
İçimde yükselen huzur duygusu, her şeyin birbirine görünmez ipliklerle nasıl da bağlı olduğu hissi, konseri icra eden her bir sanatçının aynı anda nasıl da hem sıradan hem de biricik olduğunu gözlemlemek….
Tüm bu düzenin içindeki kaos, kaosun içindeki düzen her seferinde beni kendisine aşık ediyor. Laf aramızda, ben buna çocuklumdan beri pek bir aşığım zaten. Uyumsuzluklardaki uyumu, aydınlıktaki karanlığı, varlıkla ki yokluğu, yokluktaki varlığı, zıtlıkların savaşını, zıtlıkların uyumunu aynı anda tuvale koyan bir sanatçı.
Öte yandan her eserinin kalbine bir sır, bir gizem, keşfedilmesi gereken muazzam hazineler serpiştirmiş. Ancak mücevherden anlayabilecek düzeye gelebilecek kadar pişmeyi, arınmayı, hayat denen dergahın içinde gözlemci olabilmeyi başaranlara gösteriyor bu nadide mücevherlerdeki detayları. Öyle sırlı ki kendisi, herkese farklı düzeyde, farklı derinlikte, karşıdakinin hazır olduğu, kabının alabileceği düzeyde açıyor kendisini…
Sırrın içindeki sırrı, her geçen gün daha da görebilmek, farklı katmanlardaki açılımlara vakıf olabilmek dileklerimle… Aşk ve sevgiyle kalın.
Yazar Güz / Edebiyat Gazetesi / Ocak 2025 / Sayı 24
Çok derin...
YanıtlaSil