Geçmişten Günümüze Resim Sanatı

Resim sanatının kökleri ilkçağlardaki mağara resimlerine kadar gitmektedir. Yazının henüz icat edilmediği dönemlerde insanlar duygularını...
0

Resim sanatının kökleri ilkçağlardaki mağara resimlerine kadar gitmektedir. Yazının henüz icat edilmediği dönemlerde insanlar duygularını, düşüncelerini çizgilerle duvarlara yansıtıyorlardı. Sanat yapma kaygısından uzak, estetik zevkten habersiz bu ilk insanlar bilinçsiz bir şekilde sevgilerini, korkularını, hayallerini duvarlara nakşettiler. İlkçağ insanlarının neler yaşadıklarını, yaşadıkları bölgelerde hangi hayvanlarla mücadele ettiklerini mağaralardaki ilkel resimlerden anlıyoruz.

Geçmişten Günümüze Resim Sanatı

Yazının icat edilip gelişmesiyle birlikte resim sanatı da ilerledi. Resimde renklerin, çizgilerin kullanımı, perspektif kavramının oluşması ve daha birçok yenilik Avrupa uygarlığını bir resim uygarlığı haline getirdi. Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Tiziano,Tintoretto, Köylü Bruegel, Rembrandt, Paul Cezanne, Claude Monet, Rafaello, Albert Dürer, Goya,Vermeer, Van Gogh, Pichasso ve adını sayamayacağımız kadar çok Avrupalı ressam bugün tüm dünyada tanınan, müzelerde sergilenen eserler ürettiler. Bu eserlerin çoğu zamanında tanınmadı, ressamlar yoksulluk içinde yaşadılar. Van Gogh’un kardeşi Teo resim galerisinde resim satarken abisinin bir tek resmini satabildi. Resim sanatının toplumda yaygınlık kazanması modern zamanlara denk geldi.

Osmanlı’da resim sanatının gelişmesi çok zor oldu. İnsan portresinin yapılması dince sakıncalı olduğundan resim sanatı hat, tekzip, ebru sanatları şeklinde gelişti. 

Orhan Pamuk kendisine Nobel Edebiyat ödülünü kazandıran Benim Adım Kırmızı isimli romanında sarayda ders veren Hattat Osman ve öğrencilerinden bahsetmektedir. Camilere, hamamlara ve diğer tarihi eserlere baktığımızda resme ilgi duyan sanatçıların, Avrupa’daki meslektaşlarından hiç de geri kalmadıklarını görüyoruz. Tanzimatla birlikte modern anlamda resim sanatından bahsedebiliriz. Bugün herkesçe tanınan Kaplumbağa Terbiyecisi resmini çizen Osman Hamdi Bey’in sadece Türk resmine değil müzeciliğimize de büyük katkıları olduğunu çok az kişi bilir. Resim sanatının gelişmesiyle birlikte ressamların eğitimine önem verildi. Modern resim okulları, resim atölyeleri kuruldu. Öğrencilerine resim sanatının inceliklerini öğreten hocaların başında İbrahim Çallı gelmektedir. Yetiştirdiği öğrencilerle Türk resim sanatına büyük katkılarda bulundu. Resmi sadece erkekler yapmaz, kadınlar da iyi ressam olurlar. Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım ilk ünlü ressamlarımızdandır. Resim yeteneğini oğluna aktarmıştır diyebiliriz. Şakir Paşa’nın kızı, Halikarnas Balıkçısı(Cevat Şakir Kabaağaçlı)'nın ablası Fahrenissa Zeyd Resim sanatımızın önemli sanatçısıdır. Fahrenissa Zeyd ilk resim sergisini apartman dairesinde açmış. Sergiyi izlemeye bir tek havagazı şirketinin çalışanı gelmiş, o da gaz kontrolü için gelmiş. Bu kişi İnce Memed romanının yazarı Yaşar Kemal’dir.

Cumhuriyet dönemiyle birlikte resim dersi, ilkokuldan üniversiteye kadar her branşta verilmeye başladı. Fakültelerin resim bölümlerinde çok değerli sanatçılar yetişti. Yurt dışına gidip akademik eğitimlerini geliştiren sanatçılar yurda döndüklerinde değerli öğrenciler yetiştirdiler. Devrim Erbil bu sanatçılardan biridir. Halk kültürüyle resim sanatının inceliklerini bir araya getiren Nuri İyem, Fikret Otyam gibi sanatçılarımız Türk resminin dünyaya açılmasını sağladılar. Fikret Otyam’ın Gide Gide isimli gezi kitabı okunmaya değer bir kitap.

Resim sanatı sadece okullarda değil cezaevinde de öğretildi. Nazım Hikmet cezaevinde Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi yazarlara yazı konusunda destek olurken bir mahkuma resim sanatını öğretti. Bu gencin ismi İbrahim Balaban’dır. İbrahim Balaban ünlü bir ressam olmasında Nazım Hikmet’in nasıl bir etkisi olduğunu anı kitabında ve söyleşilerinde dile getirdi.

Halikarnas Balıkçısı Bodrum’a sürüldüğünde( kendisi hem yazar hem ressamdır) kendisini yazıya verdi. Bodrum’u tanıtan yazılar yazınca ( Bodrum o dönem bir köydü) merak eden arkadaşları Mavi Tur’u düzenlediler. Mavi Tur’a katılanlardan biri Şair ressam Bedri Rahmi Eyuboğlu’dur. Sahilden giderlerken her durdukları sahil ilçesinde ya bir resim çizip ya da bir heykel yapıp bırakıyordu.Bedri Rahmi ile ilgili hikayeye göre Resim öğretmenliği yaparken öğrencisi olan Ermeni kızına aşık olmuş. Onun için bilinen şu şiiri yazmış:

Karadutum çatalkaram çingenem

Nar tanem nur tanem bir tanem

Ağaç isem dalımsın salkım saçak

Petek isen balımsın ağulum

Günahımsın, vebalimsin

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan

Bir süre sonra Ermeni kızı veremden ölmüş. Yıllar sonra bir ortamda Bedri Rahmi’den bu şiiri okumasını istemişler. Şair bu şiiri okuyunca ağlamaya başlamış. Karısı durumu görünce, ‘’onu unuttu sanmıştım’’ deyip şairi terk etmiş.

Bedri Rahmi gibi tanınmış diğer ressamımız, şairlerin dostu Abidin Dino’dur. Uzun yıllar yurt dışında yaşamış olan Abidin Dino ülkesiyle bağlarını hiçbir zaman koparmamış, sevdiği şair arkadaşlarının şiir kitaplarına resimler çizerek destek vermiştir. Nazım Hikmet’in Kuvay-ı Milliye’sine çizdiği resimler bugün beğeniyle karşılanmaktadır. Edebiyatı resme benzeten sanatçılar edebiyatın sözcüklerle yapılan resim olduğunu belirtirler.

Günümüzde resim sanatı oldukça yaygınlaştı. Resim sergileri, atölyeler, resim sanatını bilimsel yöntemlerle öğreten okullar bu sanatın hakkını veren sanatçılar yetiştirmektedir. Resim sanatının önü açık gibi görünüyor. Nazım Hikmet’in oğlu Mehmet Nazım ömrünü resim sanatına vermiş bir sanatçıdır. Yakın tarihlerde vefat eden Mehmet Nazım’ın resim sergisi günümüzde Ankara’da sergilenmektedir. Mehmet Nazım’ın arkadaşı yazar Gündüz Vassaf, Ressamın İsyanı adlı eserinde Mehmet Nazım hakkında bilgi vermektedir.

Yazımızı Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya yazdığı şiirle bitirelim:

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?

İşin kolayına kaçmadan ama

Gül yanaklı bebesini emziren melek

Yüzlü anneciğin resmini değil

Ne de ak örtüde elmaların 

Ne de akvaryumda su kabarcıklarının 

Arasında dolanan kırmızı balığınkini

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?


Fırat Kasap / Edebiyat Gazetesi / Şubat 2025 / Sayı 25


Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447