İnsan Olmak Kolay Değil

Bu ayki eserimiz John Steinbeck'in Amerika'daki bunalım yıllarını anlattığı bir novella olan ünlü eseri Fareler ve İnsanlar.
0

George,  öfkeli, akıllı, hayalperest. Lenni, güçlü, saf, neyi nasıl yapacağını bilmeyen, aşırı unutkan biri.  Arkadaş  sevgisi ile dolu olan, iki insanın hayat hikâyesidir bu. Ancak dikkatli okuyucular için birçok konuyu işlemiş olan kitap, bir insanın başka bir insana  iyilikte bulunmasını, güç sahibi olan insanların kendilerini diğerlerinden üstün görerek bunu daha da göklere çıkarmak için nasıl insanlığını yitirdiğini, iyi niyetli insanların da büyük hatalar yapabildiğini,  umut etmenin insanı nasıl ayakta tuttuğunu!

Fareler ve İnsanlar

"İnsan olmak kolay değildir, hele ki ‘insanca’ yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa!" der John Steinbeck. George ve Lenni geçimlerini ırgatlık yaparak kazanan iki arkadaştır. George ufak tefek ama zeki birisiyken, Lenni iri yarı aşırı güçlü ancak zekâ geriliği ve unutkanlığı olan birisidir. Lenni' nin zekâ geriliği onun çocuksu saflığıyla irdelenir. Lenni yumuşak şeylere dokunmaktan, okşamaktan  hoşlanır. Bu yumuşak şeyler fareler ve tavşanlar bile olabilmektedir. Ancak dokunurken orantısız gücü ve belki de bu yumuşak şeylere dokunma açlığı yüzünden fareleri ve tavşanları öldürür.  Lenni'nin bu tavrı onun bir şekilde hasta olmasına bağlanabilir. Ancak satır araları bunun basit bir rahatsızlık olmadığını açığa çıkarır nitelikteki ince ayrıntılarla doludur. 

Lenni'nin tek dostu George'dur. Lenni ırgattır ve ırgatlar için hayat oldukça zordur. Bu zorluk hayatı yaşanılabilmek için her ırgatı belli bir kabalığa belli bir anlayışsızlığa iter. Hayatta kalabilmek için anlamak değil sürekli savaşmak zorunda kalırsan eğer. Aralıksız olarak. Hiçbir zaman fırsatın olmazsa durup düşünmek, anlamak, kavramak için öyleyse nasıl görebilirsin sebepleri? Lenni neden yumuşak şeylere dokunmak konusunda obsesif bir ısrar göstermektedir? Neden fareleri sadece onların  yumuşaklığını hissetmeye çalışırken öldürmektedir? Hikâyemizin başında  George Lenni'nin cebinde ölü bir fare bulduğunda ona sinirle soruyor: Ölü bir fareyle ne yapabilirsin ki? Lenni ona yalnız başına  yürürken onu baş parmağımla sevebilirim der. Lenni yalnız hissettiği zaman, sevmek istediği zaman yumuşak şeylere dokunuyor. Ben bunun en çok da şefkat hissetmek için obsesiflik derecesinde dokunma hissine dönüştüğünü düşünüyorum. Yalnızlığın en büyük düşmanı başkasından gördüğümüz şefkat ve arkadaşça destek değil midir zaten? Peki yol arkadaşı, tek arkadaşı olan George neden ona şefkat gösterememektedir? George Lenni'yi  aşırı sevmesine rağmen ona şefkat gösterecek durumda değildir... Yaşam mücadelesi o kadar zordur ki durup yumuşayacak zaman yoktur. "insan olmak kolay değildir, hele ki ‘insanca’ yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa!" der John Steinbeck. 

Kimdir bu insanlar, kimdir bu fareler? İşçiler köle gibi karın tokluğuna çalıştırılmaktaydı. Bir şeye sahip olmak, örneğin küçük bir toprak parçasına ve bir eve sahip olmak büyük bir hayaldir. Karınlarını doyurabilmek için o çiftlikten bu çiftliğe savrulan ve günün sonunda bin bir güçlükle yatağa uzanan bu işçiler tıpkı fareler gibidir.  Peki bu düzende insanlar kimdir? İnsanlar mıdır? George Lenni'nin de çiftlikteki diğer ırgatlardan bazılarının da içinde umut ateşi yakan onlara bir anlam veren onlara bir yol veren karakter olarak çıkmaktadır karşımıza. Georgun hayali Lenni ile birlikte küçük bir ev ve arazi sahibi olmaktır. Öyle güzel öyle masalımsı anlatır ki burayı Lenni'ye, Lenni ondan sık sık bu hayali tekrar anlatmasını  ister. Bu iki ırgat arkadaş hatta bütün ırgatlar için masal niteliği taşıyan şey budur işte. Bu küçük ev ve arazi onların özgürlüğünü temsil etmektedir. Belki yine çiftlik işlerini yapacaklardır ancak insanca ve kendileri için ama fare olmadan... Bu hayal yaşlı, bitik bir ihtiyar bir ırgatın bile gözlerinde umut ateşi yakmıştır. Peki, bu ırgatlar bu hayallerini gerçekleştirebilecekler midir? 

Lenni ve Georg'un birlikte çalıştıkları çiftlikte ki yaşlı ırgatımızın artık yaşlanmış ve hasta olan bir köpeği vardır. İhtiyar için bu köpek onun en yakın dostudur, arkadaşıdır ve  yalnızlığının en büyük ortağıdır. 

Köpek sürekli inlemekte ve öteki ırgatlar da bundan sürekli şikâyet etmektedir. İhtiyar ne köpeğini iyileştirebilecek durumdadır ne de köpeğini alıp gidecek bir yeri vardır. İşte işçilerin bu çaresizliği, hayatlarının her bir köşesine sinmiş bu çaresizliğini hiç süslemeden anlatmaktadır Steinbeck. Köpeğin acı çekmesine, inlemesine dayanamayan ihtiyar, köpeğini acılardan kurtarmak ve diğer işçilerin baskısına dayanamadığı için bir ırgatın köpeğini öldürmesine izin verir. Bu olaydan sonra ihtiyarımız bir büyük umut ve bir büyük pişmanlığın pençesine düşer. Umut onun insanca yaşayabilmesi için Georg'un hayalidir.  Bu hayalin, bu planın bir parçası olmak için çabalar. Onun en büyük pişmanlığı ise hikâyemizin en büyük trajedisidir. Ayrıca çiftlik sahibinin oğlunun bir eşi  vardır. Bu kadını belki de sarayda yaşayan fare olarak tanımlamalıyız. Yalnızlığa itilmiş, hapsedilmiş olan bu kadın yaşama hevesi yaşamı tanıma heyecanı ile dolup taşmaktadır. Bu kadın da birinin karısı olmaktan, sevmediği değer görmediği birinin karısı olmaktan öteye geçmeye çalışmaktadır. Bu yüzden o da "farelerin" Planına dâhil olmak ister. Öte  yandan hikayedeki başka  trajik bir olay  ise  kendileri de ezilen işçilerin  siyahi olan bir işçiyi  aralarına almayıp ona yaşattıkları  yalnızlığında  bir tarifi yok..

Tüm bu yalnızlık, tüm bu çaresizlik düğümü tüm bu fare gibi yaşama içindeki insanlığı fare gibi saklama trajedisi bir hayalin gerçekleşmesi ile biter mi? Neden bitmesin? Yaşlı ırgatımızın umudundan bahsetmiştik. Peki ya onun pişmanlığı neydi? Dostunun öldürülmesine izin vermek mi? Hayır. Sarayda yaşayan faremiz ve zeka geriliği olan nasıl seveceğini bilmeyen ama deli gibi şefkat isteyen yalnızlıktan korkan Lenni arasında geçen olaylar sonucunda Lenni bu kadını sevmeye çalışırken sıkmaktan öldürür. Tıpkı sevmeye çalışırken fareleri ve tavşanları avucunun içinde öldürdüğü gibi... Bu orantısızlığı belki de onun korkusundan, yalnızlık korkusundan, şefkate olan açlığından kaynaklanıyordur. Yaşlı ırgatımızın en büyük pişmanlığı dostunu, arkadaşını başka ellerin öldürmesine izin vermektir. Eğer yapılması gerekiyorduysa bunu kendisi yapmalıydı. Belki de onu son kez okşayıp severek, şefkat göstererek, onu sakinleştirerek bir an için bile olsa onu mutlu hissettirerek kendi elleriyle öldürmeliydi. Onu tanımayan umursamayan ellerin öldürmesine izin vermemeliydi. Ancak ihtiyar buna cesaret edemedi. Ne olduğunu ve ne yapması gerektiğini kendisine itiraf edemedi. Hatta köpeğini ne kadar sevdiğini bile itiraf edemedi. İşte belki de bu yüzden üçüncü kez: "İnsan olmak kolay değildir, hele ki ‘insanca’ yaşanabilecek bir toplum düzeni yoksa! diyoruz. 

George kimsenin Lenni'yi anlamayacağını kimsenin ona bir şey sormayacağını, ona işkence edeceklerini, onu zindana atacaklarını ya da öldüreceklerini bilecek kadar akıllıdır. Lenni anlama güçlüğü olan aslında saf ve iyi bir insandır. Lenni bütün bu insanların ona neden kötü davrandığını, onu neden öldüreceklerini ya da neden yıllarca hapsedeceklerini bile anlamayacaktır. Onu böyle bir işkenceye onu böyle bir zalimliğe bırakmak... Gerçek bir arkadaşın yapabileceği bir şey midir? George Lenni'yi çiftlikten kaçırır. Onu bir göl kenarına götürür. Ona her zaman anlattığı hayallerini anlatır. Lenni'ye gözlerini kapatmasını söyler ve onu sanki hayallerindeki güzel küçük çiftliğe götürür. Lenni oradaymışçasına mutluyken  George Lenni'yi vurur. 

Tüm yaşananlar  karşısında  insan bu soruları sormadan duramıyor.

İnsanlar ve farelerin  planları hep ters mi gider gerçekten?

Arkadaşlık-dostluk   sevinçleri ve  zorlukları paylaşmak  mıdır da?

Kapitalist sistem gerçek  dostluk ve arkadaşlık  önünde engel midir?

Gücün tanımını nasıl  yapmalıyız? 

Fiziksel ve zihinsel güç buluşunca  neler yapılır? 

Dayanışma arkadaşlık yoldaşlık bağlılık doğru bir temelde olursa hedefe ulaşma  ve

Hayallerimizi gerçekleştirmede yol acıcı  mıdır? 

Sonuç olarak parası olanların güçlü olanların, kendini insan sandığı; olmayanların ise fare olmak zorunda olduğu bu hikâyede belki de en büyük insanlık arkadaşlık, dostluktur. İnsanca yaşanamayacak bu düzende insana umut veren, yalnızlığı bir nebze olsun dindirebilen arkadaşlıktır. İnsan yalnız başına bir hayalin peşinden koşacak motivasyonu bile bulamayabilir ama arkadaşlık  yaşlı bir bedenin içinde bile umut ateşi yakabilir. Acıyı dindiren de ölümü tatlı kılan da arkadaşlıktır....

John Steinbeck Kimdir?

Amerikalı yazar John Steinbeck (27 Şubat 1902 - 20 Aralık 1968), Amerikalı gerçekçi yazar. Eserlerinde genellikle İşçi yaşamını ve toplumsal sorunları dile getirdi. Gençliğinde bir zamanlar çalıştığı Salınası Vadisi onun eserleri için vazgeçilmez bir mekândır. Bir ailenin Oklahoma'dan, Kaliforniya'ya göçünü anlattığı Gazap Üzümleri eseri ile Pulitzer  ve Ulusal Kitap Ödülünü kazandı. Ayrıca edebiyat alanında verdiği katkılardan dolayı 1962’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.

Deniz Boyraci / Edebiyat Gazetesi / Şubat 2025 / Sayı 25

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447