David Copperfield Bunu Nasıl Yaptı?

Kuzu kuzu tabirini genellikle kendilerine söylenenleri hiç sorgulamaya gerek duymadan hemen kabullenen kişiler için kullanırlar.
0

Kuzu kuzu tabirini genellikle kendilerine söylenenleri hiç sorgulamaya gerek duymadan hemen kabullenen kişiler için kullanırlar. Hemen kuzu kuzu kabul etti her şeyi derler. Ya da hayatı öylesine, hiçbir olaya merak göstermeden, nasıl olduğunu çözmeye uğraşmadan dümdüz yaşayan kişiler için. Etliye sütlüye karışmadan kuzu kuzu bir yaşam. Bir yazlık tatil yerinde (ben 10 yaşlarındayken) 18 yaşındaki bir akrabam bana bir iskambil numarası yapmıştı. Yani kartlarla sihirbazlık. Elindeki asları destenin ortalarına koyup, sonra “hokus pokus” diyerek hepsini destenin en üstünden çıkarmıştı. Benim yaşımda biri için yeterince şaşırtıcıydı. Anlamak istiyordum.

David Copperfield

“Bir daha yapar mısın?” dedim, “Ama biraz daha yavaş hareketlerle lütfen!”

Desteyi eline alıp aynı sihirbazlığı çok yavaş hareketlerle tekrarladı. Yine başardı. Ben şaşkın gözlerle bakarken, “Nasıl yaptın bunu.?” dedim. Güldü. 

“Sihirbazlık öğretilmez. Düşün çözmeye çalış!” diyerek iskambil destesini masanın üzerine bırakıp çekti gitti.- Bana ne ya - diyemedim. Çünkü kuzu kuzu karakterim yok. Saatlerce o desteyi elime alıp çeşitli ihtimal hesapları veya hileler düşünerek böyle bir şeyin nasıl gerçek olabileceği üzerine kafa patlattım. O yaptığına göre, demek ki yapılabilirliği vardı. Bütün arkadaşlarım her gün denize girerken ben bu sihirbazlığın hilesini çözmeğe uğraştım. Ve tam 3 gün sonra başardım. O andaki mutluluk duygusu nasıl bir duygudur  anlatılamaz. Daha sonra bu sihirbazlığı arkadaşlarıma yaptığımda suratlarındaki şaşkınlığı görmek de anlatılması zor bir mutluluk duygusu. 18 yaşımdaki akrabamın bana uyguladığı taktiğini kullandım ve hiç kimseye bir şey öğretmedim tabii. 

Bir gün bir kitapçının vitrininde “İskambiller ile Sihirbazlık “ isimli bir kitap gördüğümde ise sanki Tanrı’nın bana o güne kadar yaptığı en büyük lütuf gibi gelmişti. Cebimdeki tüm harçlığımı o kitaba harcadım. Evde gece gündüz hayretler içinde kitaptaki sihirbazlıkları okuyup iskambillerle yapmaya çalıştım ve öğrendim…ve bu benim için hayatım boyunca ilginç bir hobi oldu. Gençliğimde yurt dışına gittiğimde bazı dükkanlarda bulduğum çeşitli sihirbazlık oyunları sayesinde iskambil oyunları dışında  diğer sihirbazlıkları öğrendim. Artık kolay kolay beni şaşırtabilecek bir sihirbazlık düşünemiyorum. Olursa da kuzu kuzu kabullenmem, sırrını çözmek için kafa yorarım.

Yıllar geçti. Evlenip çocuk sahibi olduğumda tabii ki kızıma da yeterince sihirbazlık öğrettiğimden onu da şaşırtacak biri de pek olmaz. Şaşırtırsa araştırıp sonunda çözer sırrını.

Kızım 14 yaşlarında iken Yurtdışındaki bir fuar nedeniyle Las Vegas’a gitme durumum oldu. Onu da götürdüm. Gittiğimiz tarihte Las Vegas’ta dünyaca ünlü sihirbaz David Copperfield’in, hani sahnede birisini kıtır kıtır keser de bir türlü nasıl tekrar birleştirdiğini çözemezsiniz, o illüzyonistin gösterisi vardı. Bu fırsat kaçmaz dedik. Bilet aldık.

Büyük  tiyatrovari bir gösteri salonunda show başladı. Nasıl olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin edebildiğimiz birkaç gösteri yaptıktan sonra David “ Önemli bir show için içinizden birkaç kişiyi sahneye alacağım” dedi. Kızım buna benzer gösterileri daha önce Türkiyede ‘de izlemiş olduğundan,

 “Ya, önceden anlaşmalı kişileri hiç tanımıyormuş gibi sahneye çağırıyorlar ki numaraları yakından bakınca anlaşılmasın. Veya mesela çıkan bir kıza-  birden ona kadar bir rakam tut içinden- deyip, sonra -4 rakamını tuttun- derler . Kız da hayret çığlıkları atarak – Doğru!- diye bağırır. Her kes şaşırır, falan filan. Basit sihirbazlık aslında.” dedi. O sırada David:

“Elimdeki şu birkaç iskambil kağıdını fırlatacağım, kim yakalarsa o gelsin sahneye” dedi.  

Sonra da iskambil kağıtlarını baş parmağı ve işaret parmağı arasında tutup, elini yan çevirip sırasıyla tek tek bumerang fırlatır gibi fırlattı. Bir iskambil kağıdı üçüncü sıradaki bayana gitti. Alkışladık, kalktı sahneye yöneldi, sonra biri daha, biri başkası daha, toplam 5-6 kişi çağıracak. Attığı kağıtlardan biri havada kavisler çizerek bizim masaya doğru yöneldi ve “AAA-aaaaa ?!” kızımın kucağına düştü. Biran şaşkınlıkla bakıştık.

“Bu adam seni de mi tanıyor kızım ?”diye espri yaptım. Kızım da şaşkınlıklar içinde elinde kart ile sahneye yöneldi. Sahnede içinde 4 kişinin oturduğu eski dev 1956 model Amerikan arabalarından biri var. David çağırdığı 6 kişiye bir büyük kumaş açarak her birinin bunun bir ucundan tutmasını istedi. Tuttular ve o şekilde arabanın üstünde tutmalarını ve hafif hafif sallamalarını istedi. Yani o koca bez parçasını çeşitli köşelerinden tutmuş altı kişi ,(bezin altındaki araba görünemeyecek kadar geniş bir bez), arabanın üzerinde  tutup aşağı yukarı silkeler gibi hareketler yapıyorlar. David bir ara “Kaldırın bezi!”dedi. Bezi kenara doğru çektiler. O ne ?!

Araba ortada yok! Tabi otomatikman içindekiler de. Bahsettiğimiz şey oyuncak araba değil, basbayağı içinde şahıslar olan gerçek kocaman bir arabaydı. Nasıl oldu bu? 

Hayret sesleri, alkışlar, alkışlar. David eğilip alkışları mütevazi bir şekilde kabul etti.

Kızım geri geldiğinde bana sordu: “Baba bu nasıl oldu?”

“Kızım ben 30 metre mesafeden seyrettim, ama sen 1 metre yakınındaydın, anlamadın mı?”

Kızım şaşkın. “Vallahi hiçbir şey anlamadım!”  

David’e saygı duydum. Ama kızımla birbirimize bakıştık.

“Bunu otelde bir düşünelim, çözeriz” dedi. 

Kısacası anlatmak istediğim şu. Hani bir deyim vardır: “ Her seyahat bir adımla başlar” diye.

O adımı atmazsanız hiç seyahate çıkamazsınız. Kızım “ bunu çözeriz” demeseydi, biz de olayı öylesine kabullenip sırrını hiç öğrenememiş olurduk. Biraz geç de olsa ( yani Las Vegas’dayken değil) ama İstanbul'a döndüğümüzde olayı çözmüştük. Merak neticeye giden yoldur. Meraksızsanız, yapacak bir şey yok. Hayatınız çok düze olur. Gayesiz yani. Yani… Kuzu kuzu.

Kadir Ersoy / Edebiyat Gazetesi / Şubat 2025 / Sayı 25

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447