Sözcüklerin kupa kartları, oyun içinde boğulan rüya, darb-ı meselim. Parmaksız bir Pinokyo ya da kral Antonius
Yıldızlar Sebastian tarihi, amigdalam, beynimin yoksun noktası…
Kök türeten buluş… Sıcak bir denizde umuttum kırmızı ruhları. Dalgalan gökyüzünün kızıl sancağı!
Ah benim avare; korkusuz ya da kaçak sokak lambalarım! Ayaklarınızda miço özlemleri, bir pusula kanımda kemikten baykuş
Bir gece sokaklarda ateşten bir geminin yandığını gördüm. Struma, izledim ve dehşet içinde düştüm! Şehir abluka, şehir cinnet!
O gün annem öldü benim, benim annem öldü!
Korku, koku, komplo… En yakın arkadaşım. M.Ö. ve M.S. İsa’dan önce ve tanrıdan sonra, hala oyun oynuyorum mezar taşlarında
Zamanın unuttuğu, herkesin içinde uyuyan benim. Buz yolun başında; kesilen damar, damak, dalaklarımız
Sürüngen bir saat durmadan çalıyor koynumda. Akrep ve yelkovan tabut. Gölgesinde başlar seçemiyorum. Dua ve azap ben/im tuhaf gözlerim.
Bir tren istasyonu… Ortasında levha Tevrat/Sudan Zebur
Unutulmak, unutuş, susuş, susma! Bağır haykır ses, en karanlık yanım!
Çık zihnimden puttan alaşım!
Binnaz Deniz Yıldız / Edebiyat Gazetesi / Mart 2025 / Sayı 26
Hiç yorum yok
Yorum Gönder