Nergis

Sokağımızın köşe başında gözleri yeşil, saçları kızıl, gülüşü ile insanın içini ısıtan, gamzeleri belirgin, sattığı çiçeklerin enerjisi...
0

Sokağımızın köşe başında gözleri yeşil, saçları kızıl, gülüşü ile insanın içini ısıtan, gamzeleri belirgin, sattığı çiçeklerin enerjisi ile uyumlu bir çiçekçi kız var. Üç yıl önce karşılaştım kendisiyle, ismi Roza’ymış, aylardan Aralık’tı. Dün gibi hatırlarım o günü.

Nergis

“İsmi ile mesleği ne kadar uyumlu!” diye düşünmüştüm adını ilk duyduğumda. O gün, Roza’dan büyükçe bir buket nergis çiçeği almıştım. Ayak üstü yaptığımız sohbette “Nergis, benim için cennetten çıkan çiçek. Onun kokusuyla epey mutlu olurum.” demiştim. Bu sözlerimin üzerine, Roza, tezgahının önüne geldiğim an “Aaaa nergis mi gelmiş?” diye gözlerimin parlayarak soruşumdan bunu zaten anladığını anlattı ve sözlerine “Bir çiçek için bu kadar çok sevinen, ağzı kulaklarına varan birini ilk kez gördüm, ben de çok mutlu oldum” demişti. Roza’nın mimikleri yakalamadaki ustalığı ve gözlemciliği, benim nergis aşkımla birleşince güzel bir sohbet olmuştu aramızda. Aradan yıllar geçmesine rağmen, Roza o ilk günkü konuşmamıza istinaden, her kış nergisleri tezgahına koymadan bir hafta önce “Haftaya nergis geliyor” diyerek haber verir bana tezgahının önünden geçtiğim zaman. 

Roza, ondan çiçek almaya gittiğimde titizlikle en taze çiçek demetlerini seçerek hazırlar buketimi. Her seferinde de nazar boncuğu iliştirir buketimin köşesine.  İşine, sohbetine, eylemlerine kalbini, sevgisini katan insanlardan alışveriş yaparım ben, onlarla iş yapmayı tercih ederim, onları etrafımda tutarım. İçinde sevgi olmayan her şey bana sıradan ve özensiz gelir. Belki kendim de her şeye kalbimi, sevgimi kattığım içindir. 

Dört ay kadardır Roza’yı sokağın köşesinde, her zaman olduğu yerde görmüyordum. Gözlerim her sokağa çıktığımda onu arar olmuştu. Her hafta kendime çiçek almayı alışkanlık haline getirmiş biri olarak, çiçek almayı bıraktım Roza’nın yokluğunda. Yapı gereği, biriyle bağ kurunca ayağım başka yere gitmez benim. Çocukluktan beri her konuda sadakatim yüksektir. Kuaförümü değiştirmem, alışveriş yaptığım yerlerden şaşmam, iş ya da özel hayat fark etmez temasta olduğum insanlarla gönülden derin bağ kurar, gönlümden de gözümden de kolaylıkla düşmeyecekleri kadar da kredi veririm onlara. 

Roza da onlardan biri olmuş benim için. Bugün bir arkadaşımın (Melek) doğum günü için alışveriş yapıp eve dönerken, Roza’nın sokağın köşesinde her zamanki yerinde çiçek satmaya başladığını gördüm. Roza, beni görünce yüzü aydınlandı kocaman gülümseyişi ile. Sağlık sebebiyle bir süredir yokmuş. Bir müddet sohbet ettik, arkadaşımın doğum günü için bana güzel bir buket zambak hazırlamasını rica ettim. Roza bukete her zaman yaptığı gibi nazar boncuğu iliştirdi, buketin içine de kalpli çubuklar yerleştirdi özenle “Doğum günüymüş, böyle daha mutlu olur” dedi bana gülümseyerek.  Ödemeyi yapıp, eve doğru yol alacakken Roza, “Beş dakikanız var mı? Size bir şey anlatacaktım.” deyince merakla ne anlatacağını duymak istedim. Roza küçük kızının da benim gibi nergis kokusunu sevdiğini ve kızının okuldaki başarısını anlatmaya başladı, bir yandan da tezgâhtan en güzel nergisleri seçerek kocaman bir buket hazırlayıp, etrafını da sarı beyaz ambalaj kâğıdı ile sarıp ucuna da nazar boncuğu yerleştirdi. Konuşmasını dinlerken, “Nasıl da sevgiyle, huzurla buketi hazırlıyor!” diye geçirdim içimden.

İnsanın mesleği ne olursa olsun, yaptığı işe saygısı, mesleğini icra ederken kalbinde sevinç duyup, İletişimde olduğu kişiye de bu enerjiyi yansıtması çok kıymetli. Roza, buketi hazırlarken bir yandan da neşe ile anlatmaya devam ediyordu kızını. “Nasıl güzel oldu mu buket?” diye sordu bana, “Evet, çok” diyerek izin istedim eve gitmek için, çiselemeye başlayan yağmurun aldığım zambak buketine hasar vermesinden çekinerek. 

Tam o an, Roza elindeki nergis buketini bana uzatarak “Bu,benim hediyem size. Ben sizi çok seviyorum. Sizinle sohbet etmeyi çok seviyorum. Dikkatle dinliyorsunuz beni, kıymet veriyorsunuz bana, yüzünüz huzur veriyor bana ve çok güzel gülüyorsunuz. Siz benden nergis alıyorsunuz, ben sizden mutluluk.” dedi . Yine kalbime dokunmayı başarmıştı. “Roza, tezgahtaki tüm nergisleri neredeyse bana verdin, kocaman bir buket bu, ödesem olmaz mı?” dedim. Kesinlikle kabul etmedi bunu. “Siz arkadaşınıza doğum günü için çiçek aldınız, ben sizin doğum gününüzü bilmiyorum, ama her ne zamansa doğum gününüz, bu buketi o gün için veriyorum.” dedi.

O an düşündüm; “Hayatın içinde ne çok insana emek veriyoruz ne çok insana maddi ve manevi her türlü kaynağımızı açıyoruz. Zamanımızı, emeğimizi, uykusuz gecelerimizi, bilgimizi, ışığımızı veriyoruz. Ama bunların çok azıyla aslında gerçekten gönülden gönüle, karşılıklı bağ kuruluyor.” En çok kıymet ve emek verdiklerimiz bile özensiz, fütursuz, vefasız olabiliyor iletişimde, akışta, eylemde. Roza, sağlık sorunları nedeniyle aylardır çalışamamış olmasına rağmen, o günkü rızkının bir kısmından fedakârlık ederek, beni sevdiği için, bana kocaman nergis buketini hediye etmişti. Onun bütçesi için bu büyük bir fedakârlıktı. 

Eve doğru yürürken, geçen hafta Melek’in ağlayarak bana anlattıkları geldi aklıma. Melek’in sonlandırmaya karar verdiği üç yıllık ilişkisini düşündüm. Hayatındaki adamın yıllarca onun için küçücük bir hediye almasını, özel günleri hatırlamasını, hastalığında yanında sözlü olarak dahi olsa desteğini göstermesini, küçücük bir jest yapmasını, onu sıradanlaştırmamasını, Melek’in hassas olduğu konularla ilgili kırıcı davranmamasını, ben merkezci olmak yerine “biz” diyebilmesini beklemişti Melek. Adam, kızın doğum gününü bile kutlamaya tenezzül etmemiş bazen. Melek’in neyi sevip sevmediğini bile umursamamış, defalarca kalbini kırıp, özür dahi dilemeyi lütuf gibi görmüş, minimum çabayı bile çok görmüş Melek’e. 

Roza buketi uzanıp aldığım an “Nergis sizin elinizde daha bir güzel, çünkü siz onu çok seviyorsunuz” diyecek kadar incelikliydi. Ancak, bu sözün doğruluğuna da takılmadım değil. Bizler de sevildiğimiz, değer gördüğümüz, özen gördüğümüz yerde güzelleşiriz, çiçekleniriz her canlı gibi. Roza bana sadece nergis buketini hediye etmedi bence bugün. Özen ve sevginin olmadığı yerlerde bulunmamayı hatırlatıcı bir sembol de hediye etmiş oldu bugün bana. Aldım, yüreğime koydum. Koku, en son silinen şeydir hafızadan. Nergis kokusu ile çapaladım hafızama özensiz, kıymetsiz davranılan ortamlarda bulunmamayı. 

Özen; kalbin, ruhun asaletidir, ışıltısıdır. Bu çiçekçi kız, benim gözümde çoğu kişiden daha asil.  Roza gibi kıymet veren, özenli davranan, incelikli kalplere daha çok emek vermeye, bencil insanlardan arınmaya ve uzak olmaya niyet ediyorum şu anda. Yolunuzun, kalbi ve ruhu asil insanlarla kesişmesi ve bizlerin de bu insanlardan biri olması dileğiyle, aşk ve sevgiyle kalın!

Yazar Güz / Edebiyat Gazetesi / Mart 2025 / Sayı 26

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447