Türk Şiirinde Söz Sanatları

Edebiyat, güzel sanatların bir kolu olarak güzel söz söylemenin inceliklerini öğretmektedir.
0

Günlük yaşamın kabalıklarından sıkılan insanlara dilin güzelliklerini sunarak estetik zevk oluşturmaktadır. Bir araya gelerek kullanıldıklarında kulağa hoş gelen sesler; kelimeleri, cümleleri, dizeleri, bentleri, dörtlükleri oluşturup ahenkli bir bütüne varırlar. Her ulusal dilin kendine özgü bir tınısı, müziği bulunmaktadır. Kimi dillerde bulunmayan sesler herhangi bir dilde bir müziğe dönüşür. Tarihi eski çağlara dayanan dillerden biri olan Türkçe ezgisi olan bir dil olarak kabul edilmektedir. Hun Devleti MÖ. 220 tarihinde kurulduğuna göre dilin oluşuma daha eskiye dayanıyor demektir.

Türk Şiirinde Söz Sanatları

Sözlü kültürde önce şiir vardı. Ezberlenip akılda kalması kolay olduğu için sav, sagu, koşuk, destan türündeki eserler şiirin şekil özellikleriyle söylenmiştir. İslamiyet öncesi Türk şirindeki bu türler, değişime uğrayarak İslamiyet etkisindeki Türk Edebiyatı’nda varlıklarını sürdürdüler. Anadolu’ya yerleşen Türkler iki kaynakta şiir geleneklerini sürdürdüler. Yazılı kültüre dayanan Divan Edebiyatı ve sözlü kültüre dayanan Halk Edebiyatı.

Divan Edebiyatı ile Halk Edebiyatı’nın farklı özellikleri olmakla birlikte benzer yönleri de bulunmaktadır. Benzer yönlerinden biri de söz sanatlarını kullanmalarıdır. Bu yazımızda söz sanatlarını örnekleriyle birlikte tanıyacağız. Divan şairleri ve Halk şairleri söz sanatlarını kullanırken o kadar özenli davrandılar ki yaptıkları işi bir kuyumcunun altını işlemesine benzetmek mümkündür. Ayakkabıcı nasıl köseleye, deriye şekil verip ayakkabı yapıyorsa şair de sözcüklere değişik anlamlar yükleyip şiir oluşturmaktadır. Batı ve Doğu Edebiyatlarında sıkça örneği bulunan söz sanatlarına burada Türk Edebiyatı’ndan örnekler vereceğiz.

 Edebi sanatlar içinde en çok bilineni teşbih sanatıdır. Türkçesi benzetme olan bu sanatın değişik şekilleri bulunmaktadır. Nitelik olarak daha zayıf bir varlığın daha güçlü bir varlığa benzetilmesi sanatı teşbihtir. Teşbihte hata olmaz diye bir atasözümüz bulunmaktadır. Benzetmede dört unsur bulunur. Kendisine benzetilen, benzeyen, benzetme yönü ve benzetme edatı. Aslan gibi güçlü adam dediğimizde dört unsur da bulunmaktadır. Şiirimizde daha çok teşbih-i beliğ yani güzel benzetme kullanılır. Burada benzetmenin iki ana yönü bulunur. Benzeyen ve kendisine benzetilen. Fuzuli’ni şu dizesine bakalım: Aşiyan-ı murg ı dil zülf i perişanındadur. Günümüz Türçesi, Gönül kuşunun yuvası perişan saçlarındadır. Gönül burada kuşa benzetilmektedir. Halk şirinden bir örnek: Sevda ateşten kaledir, alamazsın demedim mi.

Kişileştirme sanatı şiirimizde sıkça kullanılır. İnsana ait özelliklerin canlı cansız varlıklara aktarılmasıyla oluşan bir sanattır. Doğadaki varlıklar insanlar gibi düşünülür. Necip Fazıl Kısakürek’ten örnek: Ruh onun, varlık onun gerisi hep angarya

Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya. Şair burada yoksullara atfedilen yüzüstü sürünme eylemini doğal bir varlık olan Sakarya nehrine aktarmış. Nehri insan gibi düşünmüş. Nazım Hikmet’ten örnek: Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında. Ağaç polisin aradığı bir insana dönüşmüş.

Kişileştirme sanatına benzer şekilde intak yani konuşturma sanatı vardır. Canlı cansız varlıklar insanlar gibi konuşurlar. Yunus Emre’den alıntı: 

Benim adım dertli dolap

Suyum akar yalap yalap

Böyle emreylemiş Çalap

Derdim vardır inilerim

Pir Sultan Abdal’dan bir örnek:

Gel benim sarı tamburam

Sen ne için inilersin

İçim oyuk derdim büyük 

Ben onun için inilerim 

Divan Edebiyatı’nda en çok kullanılan söz sanatlarından biri Tenasüp sanatıdır. Anlamca birbirini çağrıştıran sözcüklerin birlikte kullanılmasıyla Tenasüp sanatı oluşturulur. Gel gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti, gül bülbüle bülbül güle yar olmadı gitti. Gül ile bülbülün aşkları sıkça kullanılan mazmunlardandır.

Hüsn-i Talil, güzel neden gösterme sanatıdır. Yaşama ait bir olayın doğal sebebi dışına çıkılarak farklı bir sebep ortaya konur. Bu sabah çiçekler açtı, mutlu olalım diye. Çiçeklerin açmasının sebebi gerçekte baharın gelmesidir fakat şair başka bir neden ortaya koymaktadır. Şiirde yeni bir dil oluşturmak için söz oyunlarına başvurmak şairlerin de okurların da hoşuna giden bir durumdur. Söz sanatlarına başvurmayan şair yok denecek kadar azdır.

Tezat sanatı zıt kavramların birlikte kullanıldığı bir sanattır. Nazım Hikmet der ki, biraz daha ustalaştık taş kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta. Dost ve düşman sözcükleri zıt kavramları ifade etmektedir.

Tecahül-i Arif sanatı bilip de bilmezlikten gelmeyi ifade eder. Gerçek nedeni bilinen bir durum bilinmiyormuş gibi yapılır. Cahit Sıtkı Tarancı, şakaklarıma kar mı yağdı ne var, benim mi Allah’ım bu çizgili yüz, hangi resmime baksam ben değilim, yalandır kaygısız olduğum yalan derken yaşlandığını kabul etmek istemez.

İstifham sanatı soru sorma sanatıdır. Cahit Sıtkı Tarancı, neden bana düşman görünürsünüz, yıllar yılı dost bildiğim aynalar derken gerçekten cevabını merak ettiği sorular sormaz, soruların cevabını bildiği halde sorar.

Tekrir sanatı, aynı sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşmuş bir sanattır. Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı’nda sıkça kullanılır. Yunus Emre’den örnek:

Ben yürürüm yane yane

Aşk boyadı beni kane 

Ne akılem ne divane 

Gel gör beni aşk neyledi

Necip Fazıl’dan örnek:

Bu yağmur bu yağmur.

Bu kıldan ince

Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur

Bu yağmur bu yağmur bir gün dinince

Aynalar yüzümüzü tanımaz olur

Aşık Veysel Şatıroğlu’ndan örnek: 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yârim kara topraktır

Modern edebiyatımızda şairanelikten uzaklaşmak amacıyla Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı geleneklerindeki söz sanatlarını kullanmak istemeyen şairlerimiz ve akımlarımız olmuştur. Garip Akımı ve İkinci Yeni akımı şairleri söz sanatlarından uzak durdular. İstisna oluşturacak şekilde onların da söz sanatlarına başvurdukları oldu. İkinci Yeni akımından Cemal Süreya, Ankara Ankara, en iyi kalpli üvey ana derken tekrir sanatı yapmaktadır. Melih Cevdet Anday, Troya önünde atların da ruhları vardı derken kişileştirme sanatı yapmaktadır. Melih Cevdet Anday, Garip akımı bittikten sonraki şiirlerinde, konu olarak mitolojiyi, özellikle Yunan mitolojisini ele aldığı şiirlerinde söz sanatlarına sıkça yer vermiştir. Toplumcu şiirin önemli isimlerinden Attila İlhan Divan ve Halk şiiri geleneklerinden etkilendiği dönem şiirlerinde söz sanatlarına yer verdi. Cinayet Saati şiirinde Vapuru bir insan gibi düşünmektedir.

Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi

Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu

Dört bıçak çekip vurdular dört kişi

Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

Şairler eski zamanlardan beri şiir diliyle günlük konuşma dilinin farklı olması için çaba harcamaktadırlar. İlliada ve Odyssesia destanlarında şiir sözcüğü yerine kanatlı sözler ifadesi yer almaktadır. Şairler sözcükleri havalandırabilmek için söz sanatlarına başvururlar. Türkü geleneğinde İç Anadolu’da türkü havalandırmak diye bir söz vardır. Sözün göğe yükselip kalıcı olabilmesi için dile dikkat etmek gerekir. Dilimizin zenginliği, güzellikleri söz sanatlarıyla yaşam bulur. Bizlere düşen bize miras kalan dilimizi küfürlerle, kötü sözlerle çirkinleştirmek değil güzel sözlerle gelenekten geleceğe aktarmaktır. Yazımızı söz ustası, aşık Neşet Ertaş’ın kanatlı sözleriyle bitirelim.

Şu garip halimden bilen işveli nazlı

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen

Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen


Fırat Kasap / Edebiyat Gazetesi / Mart 2025 / Sayı 26

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447