Türk Edebiyatında Kadın

Edebiyatımızda kadınlar erkeğin gerisinde kalmış gibi görünmektedir. Kadınlar konusundaki ön yargılar, eksik, yanlış bilgiler kadınları zor durumda...
0

Edebiyatımızda kadınlar erkeğin gerisinde kalmış gibi görünmektedir. Kadınlar konusundaki ön yargılar, eksik, yanlış bilgiler kadınları zor durumda bırakmaktadır. Kadınların edebiyata katkıları, ürettikleri eserler yeterince değer görmüyor. Maalesef erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Bilmediğimiz, unuttuğumuz bazı gerçekler var. Kadınların edebiyattaki varlığını, yaratıcılığını, üretkenliğini çoğu zaman göremiyoruz.

Türk Edebiyatında Kadın

Batı Edebiyatı’nda yazılı kültürde şiirin ilk ürünleri Anadolu topraklarında verilmiştir. Bilinen ilk şair Sapho Anadolu’da yaşadı. Yazdığı aşk şiirleri günümüze kadar kaldı. Demek ki şiirin temellerini atan sanatçı bir kadındır. Sapho’nun şiirlerinin günümüze kalmasını sağlayan değerli araştırmacı yazar Azra Erhat, İliida ve Odyyssesia destanlarını günümüz diline çevirerek yayımlatan aydın bir kişiliktir. Kadınlarımıza fırsat tanındığında neler yapabileceklerini gösteren önemli bir aydınımızdır.

Kadınlar için söylenen ‘’ kadınlar şiir yazmaz, kadınlar için şiir yazılır’’ görüşünü çürüten, Divan Edebiyatı’nda iki tane kadın şairimiz mevcuttur. Mihri Hatun ve Zeynep Hatun. Zeynep Hatun’dan bir beyit paylaşalım:

Zeynep,ko meyli ziyneti dünyaya zen gibi. Merdane var,sade dil ol,terk-i ziver it

Kadınlarımız sadece şiirde değil edebiyatın her alanında nitelikli eserler verdiler. Kurtuluş Savaşı’nın zorlu yıllarında Halide Edip Adıvar Sultanahmet mitinginde halkın vatansever duygularına hitap ederek vatan savunmasına çağırdı. Anadolu’ya geçerek onbaşı rütbesiyle görev aldı. Yazdığı romanlarla insanlara güzel mesajlar vermeye çalıştı. Mor Salkımlı Ev, Ateşten Gömlek, Türkün Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal ve diğer kitaplarının nitelik olarak dönemindeki erkek yazarların eserlerinden ( Yakup Kadri, Reşat Nuri, Refik Halid vd.) hiçbir eksiği yoktur. Erkek yazarlara tanınan olanaklar Halide Edip’e tanınmadı. O bu olanakları tırnaklarıyla sökerek aldı. Erkeklerin dünyasında onlardan çok mücadele ederek var oldu. Sayı olarak kadınlar az görünebilirler ama bu azlık onların niteliksiz eserler verdiklerini göstermez, yaşadıkları zorlukların çokluğunu gösterir.

Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün direktifleriyle Kadın haklarında ilerlemeler ortaya çıktı. Kadınlar seçme seçilme haklarına kavuştular. Okuma yazma seferberlikleriyle birlikte kadınların okuma yazma oranları arttı. Ankara Kız Lisesi gibi okulların açılması, kızların okullara gönderilmesi, edebiyatta kadın yazar sayısının artmasını sağladı. Reşat Nuri Güntekin ‘in Çalıkuşu romanı, kadınlar üzerine yazılmış, bugün de okunan önemli bir romandır. Adalet Ağaoğlu kızların eğitime katılma sürecini romanlarında anlatmaktadır. Ölmeye Yatmak adlı romanı Cumhuriyetin ilk dönemlerinde okuyan kız çocuklarının yaşadıkları zorlukları ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Erendiz Atasü, Dağın Öteki Yüzü isimli romanında Cumhuriyetin ilk yıllarında kadınların yaşadığı zorlukları işlemektedir. Yakın zamanlarda yazdığı Bir Başka Düğün Gecesi, Kadınlar da Vardır isimli kitaplarında kadınların Türk toplumunda var olma mücadelesini anlatmaktadır. Feminist yazar Duygu Asena, Kadının Adı Yok isimli kitabıyla gündemde uzun süre yer aldı. Toplumun sorunlarını ortaya koymada Gülten Akın, Gülten Dayıoğlu, Füruzan, Sevgi Soysal, Leyla Erbil, Pınar Kür, Nezihe Meriç, Şükufe Nihal Başar, Tomris Uyar ve adını sayfalara sığdıramayacağım kadar çok kadın yazar etkili oldular. Türk Edebiyatı’nı bir noktadan alıp bugünlere getirdiler. Hiçbirinin emeğini yok sayamayız.

Kadınların dövüldüğü, öldürüldüğü, toplum hayatından dışlanıp eve hapsedildiği, sadece çocuk bakmaya zorlandığı bir toplum Atatürk’ün bahsettiği muasır medeniyetler seviyesine gelemez. Bir insanın iki ayağından biri zincirliyken diğer ayağıyla koşmasını beklemek hayalcilik olur. Anadolu’da insanlar tarlada, bağ bahçede, fabrikada kadın erkek birlikte çalışırlar, birlikte üretip birlikte tüketirler. Kadın erkek ilişkileri Batı’da nasılmış, Doğu’da nasılmış diye bakmamız gerekir ama asıl bakmamız gereken yer Anadolu’dur. Anadolu insanı bize kadın erkek ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini gösterecektir. Medeni Hukukta yasalar önünde kadın erkek ayrımı yoktur. Yasalar önünde kadın erkek eşittir. Kadınlar çiçektir deyip koparmak, kadınlar böcektir deyip ezmek insanlığa yakışmaz. Kadın sorunu aslında bir erkek sorunudur. Erkekler bilinçlendikçe, kadınlara nasıl davranması gerektiğinin farkına vardıkça kadın sorunu diye bir şey kalmayacak. Bu konuda kadınlara büyük sorumluluk düşüyor. Erkekleri yetiştiren anneler de birer kadındır. Erkeklere daha küçükken ev işi yapmayı, yemek yapmayı öğretecekler, kadınlara saygılı olmayı öğretecekler. Erkek çocuğu küçük yaşta anne babayı model olarak görür. Babası annesine iyi davranırsa o da ilerde eşine iyi davranır.

Toplumların bir sorunu çözmelerinin başlangıç noktası o konuyu sorun olarak görmeye başlamalarıdır. Biz de sorunun adını Kadın sorunu olarak koyduğumuza göre bu sorunu çözeceğiz demektir. Gelecek günlerimiz geçmiş günlerimizden daha güzel olacak diyerek yazımızı Gülten Akın’dan bir şiirle bitiriyorum.

  KESTİM KARA SAÇLARIMI

  Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön

  Yasaktı yasaydı töreydi dön

  İçinde dışında yanında değilim

  İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi

  Bu nasıl yaşamaydı dön

  Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti

  Tutsak ve kibirli- ne gülünç-

  Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez

  İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı

  Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum


  Kestim kara saçlarımı n’olacak şimdi

  Bir şeycik olmadı- deneyin lütfen

  Aydınlığım deliyim rüzgarlıyım

  Günaydın kaysıyı sallayan yele

  Kurtulan dirilen kişiye günaydın

  Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi

  Bir yaşantı ile karşılayanlara

  Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum


  Fırat Kasap / Edebiyat Gazetesi / Nisan 2025 / Sayı 27

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

1932-2025 © Edebiyat Gazetesi
ISSN 2980-0447